Görüş Bildir

Henri Barkey Haberleri

Henri Barkey ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Henri Barkey ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

'Youtube Kararı Politika Değişikliğinin İşareti Değil'
İngiliz Financial Times gazetesi, Türkiye'de video paylaşım sitesi YouTube'a erişim engelinin kaldırılmasını yorumladı. Gazete hükümetin sadece Anayasa Mahkemesi'nin kararını uyguladığına dikkat çekti. Gazetenin İstanbul'daki muhabiri Daniel Dombey, Türkiye'de YouTube'a iki aydan uzun bir sürenin ardından yeniden girilebildiğini, hükümetin ise uluslararası medyaya yönelik eleştirilerini artırdığını belirtiyor. Financial Times 'ın dikkat çektiği nokta ise YouTube'a yönelik erişim engelinin kaldırılmasının, hükümetin politika değişikliğinin bir sonucu olmaması. Türkiye'de YouTube'a erişim, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan'ın da aralarında olduğu üst düzey yetkililerinin Suriye konulu bir toplantıdaki konuşma kayıtlarının yayımlanması sonrası 27 Mart tarihinden itibaren engellenmişti. YouTube'un sahibi Google şirketi ise Türkiye'de mahkemelere yaptığı başvurular sonrası siteye erişim engelinin kalkmasından dolayı memnun olduğunu duyurmuştu. Financial Times ise bu gelişmelerle birlikte, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü Meclis grup konuşmasında cumartesi günü İstanbul'da canlı yayın sırasında gözaltına alınan CNN muhabiri Ivan Watson'ın ajan olduğunu ima ettiğini, daha önce de Alman Der Spiegel dergisinin ve BBC'nin muhabirlerini eleştirdiğini hatırlatmış. Gazeteye konuşan ABD'nin Pensilvanya eyaletindeki Lehigh Üniversitesi'nden Türkiye uzmanı Henri Barkey ise Erdoğan'ın suçlamaları ile ilgili olarak şu yorumu yapmış: 'Tüm bu komplo iddiaları, Erdoğan'ın seçmen tabanını bir arada tutmasına yardımcı oluyor. Ancak tüm bu komplo teorileri ile ortaya çıkıp daha sonra onlara inanmamamazlık yapamazsınız'. Guardian gazetesi de, Türkiye'de YouTube'a yönelik erişim yasağının kaldırılmasına sayfalarında kısaca yer vermiş. Gazete okuyucularına, Anayasa Mahkemesi'nin geçen hafta siteye erişimin engellenmesinin ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğine hükmettiğini hatırlatıyor. Guardian'ın haberinde hatırlatılan diğer noktalar ise Başbakan Erdoğan'ın siteye erişimin yasaklanmasına yol açan kaydın YouTube'da yayınlanmasını 'vatana ihanet' olarak nitelendirmesi ve Türkiye'de Twitter'a yönelik erişim engelinin de Nisan ayında kaldırılmış olması. Independent gazetesi de Erdoğan'ın dün CNN muhabiri Ivan Watson'a yönelik suçlamalarına sayfalarında kısaca yer vermiş. Gazete, Erdoğan'ın Watson'a 'ajan' yaftası yapıştırdığını belirtiyor.BBC Türkçe
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Başbakan itiraf etti sayılır.. Başbuğ’un kendisine ‘bugün bize yarın size’ dediğini ‘ve hakikaten dediğinin olduğunu’ açıkladı.. Başbuğ’u o gün dinleseymiş!.. Başbuğ kurulan tezgâhları anlatmış olmalı.. En büyük tezgâh ‘Kozmik Oda’ya girilmesiydi.. Bülent Arınç’a suikast girişimi dümeniyle devletin tüm sırlarına ulaştılar.. Tezgâhı Arınç üzerinden kurmuşlardı.. Arınç’ı kullanmışlardı.. İktidar paralel yapının üzerine gideceğiz diyor ya.. Paralelin kapısını açacak maymuncuk orada.. O suikast palavrasında.. O palavra o günlerde iktidarın işine geldi, Arınç’ın hoşuna gitti.. Çünkü hedefte askerler vardı.. Suikast senaryosu o kadar çalakalem yazılmıştı ki insanın inanması için salak olması lazımdı.. Demem şudur.. Gözaltılar, tutuklamalar yolsuzluk ve rüşvete soruşturmasına karışanlardan intikam alma operasyonu değilse.. İktidar gerçekten paralel yapının üzerine gitmeye niyetliyse.. İşe Kozmik Oda’dan başlamalı.. O bilgiler kime gitti, bulmalı.. Bülent Arınç’a suikast tezgâhını kimler yaptı.. Senaryoyu kim yazdı, kim uyguladı.. Paralelin kökü orada..
Türkiye'de Cumhurbaşkanlık Seçim Sürecine Eleştiri
İngiliz gazetesi Times Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanlık yolunda ilerlerken, ülke üzerindeki 'otoriter tavrını' güçlendirebileceğini ileri sürüyor. Gazeteye göre devlet televizyonu Erdoğan'ın rakiplerine yer vermediği için seçim adaletli bir ortamda yapılamayacak. Gazete 2 ve 4 Temmuz arasında TRT'nin Erdoğan'a 204 dakika, iki rakibine ise toplam 3 dakikadan az zaman ayırdığını belirtiyor. Times Erdoğan'ın seçimi ilk turda kazanmasının beklendiğini yazıyor. Gazete karşıtlarının cumhurbaşkanlığını kazanması kesin görünen Erdoğan'ın elindeki gücü daha da artırmasından kaygı duyduklarını kaydediyor. Gazeteye göre rakiplerinin Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı ardından ülkenin Putin Rusya'sına ve Chavez Venezüella'sına benzemesinden korktuklarını yazıyor. Gazete bu ülkeleri popülist güçlü liderlerin demokratik yöntemlerle işbaşına gelip bağımsız kuruluşların içini boşalttığı ve muhalefeti susturduğu rejimler olarak tanımlıyor. Times Tayfun Demir isimli bir taksi şöförünün 'Erdoğan şimdi kral' dediğini aktarıyor. Demir 'güçlü hükümet istiyoruz ama diktatörlük istemiyoruz' diye de ekliyor. Gazete Pennyslvania'daki Lehigh Üniversitesi'nden Henri Barkey'nin 'Türkiye tek parti ve tek adam ülkesi olmaktan, tek adam ülkesi olmaya dönüşümle yüzyüze' dediğini aktarıyor. Londra merkezli Standard Bank'ten yükselen piyasalar bölüm başkanı Timothy Ash 'Türkiye'nin gelişim modeli Avrupa tarzı demokratik piyasa ekonomisinden, merkezileşmiş iktidar, tek bir hakim parti ve medyada pek eleştirinin olmadığı Asya tarzı bir modele dönüşüyor' diyor.BBC Türkçe
Cemaatten Obama'ya "Erdoğan" Çağrısı!
Cemaat ABD'deki lobisini Obama'nın Başbakan Erdoğan'a tepki göstermesi için harekete geçirdi. Zaman gazetesi Washington Temsilcisi Ali H. Aslan'ın bugünkü yazısında açık açık, Obama'nın 17 Aralık sonrasında Erdoğan'ı yeterince eleştirmediği, ABD'nin de devlet olarak Türkiye'den olanlar hakkında yorum yapmamasından şikayetçi oldu.'Beyaz Saray'a manifesto' verircesine kaleme aldığı analizinde Aslan, Obama yönetiminin Erdoğan ve Hükümetine güçlü tepki göstermediği için içeriden ve dışarından ciddi baskı gördüğünü ileri sürdü.'Obama yönetimi nasıl davranmalı?' başlıklı yazısında Amerikalı uzmanların ağzından Türkiye'yi yerden yere vuran Aslan, 'Washington'da Türkiye'nin stratejik değeri abartılıyor', 'Ekonomideki kırılganlıklardan muzdarip bir ülke olan Türkiye…' ve 'Türkiye otoriterleşme istikametine kayarsa Batı'yı tehdit eden radikal eğilimler de güçlenebilir…' şeklinde ifadelere yer verdi. Obama yönetimi Türkiye demokrasisine tehdidin ciddiyetini idrak etmekte çok yavaş kaldı'Aslan'ın bugünkü Zaman gazetesinde yayınlanan yazısı şöyleTürkiye'nin demokratik kazanımları 17 Aralık sürecinde hızla erirken, Washington'daki 'Obama yönetimi nasıl davranmalı?' tartışması da giderek kızışıyor.Türkiye ve bölgeyi yakından takip eden Amerikalı uzmanlar, Beyaz Saray'ın Erdoğan hükümetine cılız tepkisine karşı seslerini giderek yükseltiyorlar. Medya da bu havada. Tartışma henüz tamama ermiş değil ve sonucu belirsiz. Ancak Ankara'yla ilişkilerin acilen yeniden tanımlanması yönünde Obama yönetimine içinden ve dışından ciddi telkinler geldiği muhakkak.Bush ve Obama döneminde ABD Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisi olarak Avrupa ve Avrasya'daki insan hakları ve demokrasi mevzularını takip eden Susan Corke'a göre, 'ABD'nin Türkiye'nin iç demokratik sorunları hakkında fazla konuşmama problemi yeni değil'. Perşembe günü Freedom House'da bir panele katılan Corke, ABD'nin şimdiye dek 'stratejik' ve 'pragmatik' sebeplerle insan hakları ve demokrasi konularında hep temkinli konuştuğunu söyledi.Corke'a göre, Bush yönetiminin 'insan hakları alanındaki negatif şeyleri görmezden gelmesi'nde Irak Savaşı çok etkili oldu. Obama yönetiminde de önce Irak sonra Suriye gibi konulardan dolayı bu tutum devam etti. Başkan Barack Obama, Başbakan Erdoğan'la sıcak bir ilişki geliştirdi. O kadar sık görüşüyorlardı ki, kimileri 'Obama'nın Türkiye masası sorumlusu gibi davrandığı şakasını yapıyordu'. Bu nedenle AK Parti iktidarı 'artan oranda otoriterleşmesi'ne rağmen ABD, Türkiye üzerindeki 'manivela kabiliyetini' kaybetti. Corke, Gezi'deki toplumsal tepki patlamasına yönetimin 'tamamen hazırlıksız' yakalandığı kanaatinde. Son krizde de 'ne yapacağını bilemeyen' Beyaz Saray, Türkiye'yle ilişkisine 'yokmuş gibi davranma' (ignore) muamelesi yapıyor.'AÇIKÇA KONUŞMA ZAMANI'Freedom House tarafından geçen hafta yayınlanan özel raporda, ABD'nin Türkiye'nin iç sorunlarında başını böylesine kuma sokmasının risklerine işaret ediliyordu. 17 Aralık krizi vuku bulmadan Birpartisan Policy Center da kapsamlı bir rapor yayınlamış, Türkiye kadar stratejik önemi haiz bir ülkedeki olumsuz iç gidişattan sarf-ı nazar edilemeyeceğini savunmuştu. 'Obama yönetimi Türkiye demokrasisine tehdidin ciddiyetini idrak etmekte çok yavaş kaldı.' diyen Freedom House Başkanı David Kramer, ABD'nin tepkisinin yeterince üst düzey makamlardan gelmediğinden yakındı. Avrupalılar son krizle doğrudan iştigal ettiği ve açıktan bir şeyler söylediği halde, Obama yönetiminin 'zor konulara' girmediğine işaret etti. Kramer, 'Açıkça konuşma zamanı geldi.' dedi.Council on Foreign Relations (CFR) uzmanı Steven Cook da ABD'nin konuşma vaktinin gelip de geçtiği kanaatini taşıyanlardan. Başkan Obama ile Başbakan Erdoğan'ın katıldığı G-20 zirvesinde 'dost acı söyler' kabilinden bir hamle adına önemli bir fırsatın kaçırıldığını düşünüyor. Cook, Washington'da Türkiye'nin stratejik değerinin abartıldığı, dolayısıyla ABD'nin sert çıkış yaparsa fazla zarar görmeyeceği düşüncesinde olanlardan.Washington ahalisi, Türkiye'de Amerikan karşıtı komplo teorileri gırla gidiyorken, yönetimin çıkışının fayda mı zarar mı getireceği ihtimalini de değerlendiriyor. Freedom House panelistlerinden gazeteci Andrew Finkel, komplo teorilerinin söylenmesi gerekenlerin söylenmesine engel olmaması tezini savundu. Finkel, ekonomideki kırılganlıklardan muzdarip bir ülke olan Türkiye için uluslararası camiadaki prestijin önemine işaret etti. Global piyasalardaki güvenin sarsılmasının Türkiye'yi ciddi sıkıntıya sokabileceğini ifade eden Finkel, en büyük manivela kabiliyetine 'piyasalar'ın sahip olduğunu kaydetti.Amerikan Çağdaş Alman Araştırmaları Enstitüsü (AICGS) tarafından cuma günü Carnegie'de düzenlenen uluslararası konferansta da ABD'nin tavrı gündeme geldi. Lehigh Üniversitesi'nden Henri Barkey, Ankara büyükelçisi hedef alındığı halde ciddi bir şey söylemeyen Obama yönetiminin 'şapşal' bir görüntü verdiğini söyledi. Analist Suat Kınıklıoğlu ise Türkiye'de olanların ABD için sadece ikili ilişkiler değil daha geniş coğrafya adına önemini vurguladı. Türkiye demokraside başarıya ulaşırsa başka Müslümanlar için de 'umut' vesilesi olacak. Otoriterleşme istikametine kayması ise, o coğrafyaya verilebilecek 'en kötü mesaj'. İslam toplumunda demokratik değerlerin yaşayabileceğine dair ümitler azalırsa Batı'yı tehdit eden radikal eğilimler de güçlenebilir.İÇERİDE MANEVRA İÇİN DIŞİŞLERİ'NDE ESNEKLİK Henri Barkey, uluslararası baskıları azaltmak isteyen hükümetin önümüzdeki dönemde özellikle İsrail ve Kıbrıs sorunlarında daha esnek tutum sergileyebileceği kanaatinde. Nitekim Ada'da bir diplomatik hareketlilik var. Ankara ile Tel Aviv'in Mavi Marmara tazminatı konusunda anlaşmaya yakın olduğu haberleri geliyor. Türkiye'nin ne Kıbrıs Rum Kesimi ne de İsrail'le birdenbire bahar moduna girmesi zor. Ama içerideki siyasî hedeflere ulaşana kadar pekâla ümitleri canlı tutacak şeyler yapılabilir. Bu bağlamda, ABD'yi çok rahatsız eden Çin füzesi alımı meselesinde hükümetin geri adım atma ihtimali göz ardı edilmemeli. Hatta Heybeliada Rum Okulu'nun başına devlet kuşu konabilir.İçerideki demokratik denge-kontrol mekanizmalarını bir bir işlevsizleştiren ve hâlâ kayda değer halk desteğine sahip görünen iktidar partisi, maksimalist güç temerküzüne başta ABD ve Avrupa uluslararası camianın zorluk çıkarabileceğinin farkında. O nedenle gerek Brüksel ve Almanya ziyaretlerinde, gerek Fransız Cumhurbaşkanı Hollande ile görüşmesinde Başbakan Erdoğan'ın muhataplarına yumuşak ve uzlaşmacı tavırlar sergilemesi tesadüf değil. Ne var ki, internete sansür ve eleştirel tweet yüzünden yabancı gazeteci ye sınır dışı gibi artan baskı teşebbüsleri, ABD dahil Batılı muhataplarının olanlara kayıtsız kalmasını güçleştiriyor.
Davutoğlu'nun Ardından Kim Ne Yazdı? Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Davutoğlu’nun istifasına karşılık Washington büyük bir şaşkınlık yaşamadı. Türkiye’yi Washington'dan on yıllardır yakından izleyen ve Türkiye ve Ortadoğu merkezli analizleri ile bilinen uzman Henri Barkey’e göre ‘’istifa sürpriz değildi. Problemler olduğu belli idi. Geçen haftaki MKYK’da olanlardan sonra Washington'da pek kimse şaşırmadı. Bununla birlikte bu durum ABD için tamamen Türkiye’nin içişleri olarak görülüyor’’ dedi.ABD: Davutoğlu iyi bir ortaktıGünlük basın toplantısında Beyaz Saray sözcüsü Josh Earnest, sorulan soru üzerine konu ile ilgili olarak uzun bir cevap verdiği görüldü. Önce Davutoğlu’nu ‘’ABD’nin iyi bir ortağı’’ olarak tanımladı. Earnest’in sözü hemen sonra ABD için bölgede, ve hatta dış politika açısından dünyadaki en öncelikli konusu olan IŞİD ile mücadeleye getirdiği görüldü ve Davutoğlu’nun istifasının iki ülkenin beraber çalışarak IŞİD’i zayıflatma ve yok etme stratejisini uygulamasının önüne geçmeyeceğini not etti.
Osman Kavala'nın Üç Kez Ağırlaştırılmış Müebbet Hapsi İstendi!
Geçen Şubat ayında müebbet hapis cezası talebiyle yargılandığı Gezi Davası’ndan beraat eden ve tahliyesine karar verilen iş insanı Osman Kavala hakkında düzenlenen ikinci iddianameye ilişkin bazı detaylar ortaya çıktı. UYAP’a yüklenen iddianamede Kavala’nın üç kez müebbeti ve 20 yıl hapsi istendiği belirtildi.
Osman Kavala, 18 Aralık'ta Hakim Karşısına Çıkacak
İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Osman Kavala ve yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey hakkında ağırlaştırılmış müebbet ve 20'şer yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşma tarihi belli oldu.İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala ve Henri Barkey hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianame üzerindeki incelemesini tamamladı.Mahkeme heyeti, davanın ilk duruşmasının 18 Aralık'ta Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde görülmesini kararlaştırdı. İddianamedenİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan ve İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, tutuklu sanık Osman Kavala ve hakkında yakalama kararı bulunan firari eski CIA danışmanı Henri Barkey'in FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde oluşturduğu yapılanma ile gerçekleştirme teşebbüsünde bulunduğu darbe girişimi sürecinde de rol aldıkları belirtiliyor.Sanıkların, devletin güvenliği veya iç dış siyasal yararlar bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin ettiklerine dair bulgulara erişildiği ifade edilen iddianamede, tutuklu sanık Osman Kavala ve Henri Barkey'in, 'Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etmek' suçundan 20'şer yıla kadar, 'Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek' suçundan da ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.Sanıkların, darbe girişimini FETÖ/PDY adına sevk ve idare eden mahrem sorumlularıyla paralel bir kısım irtibatlarda bulunarak darbe girişimine hazırlık hareketlerinde bulundukları anlatılan iddianamede, sanıkların darbe girişiminin başarılı olması akabinde oluşturulacak yeni yönetim içerisinde legal veya illegal bir kısım görevler alması muhtemel olan kişi ve gruplarla bu yönde koordinasyon maksadıyla girişimde oldukları aktarılıyor. Bu kapsamda şüphelilerin yoğun olarak yurt içi ve yurt dışı seyahatlerine çıktıkları belirtilen iddianamede, sanıkların olağan dışı yoğunlukta gerçekleşen irtibatlarının darbe girişiminin hazırlığı kapsamında değerlendirildiği kaydediliyor.'Cumhurbaşkanının seyahat bilgilerini paylaşmıştı'İddianamede, Henri Jak Barkey'in darbe girişiminin gerçekleştirilmeye teşebbüs edildiği gün Türkiye'ye geldiği, bu kapsamda da faaliyetini gizlemek maksadıyla bir oturum tertip ettiği belirtilerek, 'Dosya kapsamında tanık sıfatıyla beyanı alınanların ifadelerinde de belirtildiği üzere, Henri Jak Barkey'in kendisiyle birlikte kalan oturum katılımcısı diğer şahıslardan farklı biçimde gece boyunca darbe girişimine dair gelişmeleri yakından takip ederek gergin bir karakter yapısı ile sürece dair yönlendirme olarak kabul edilebilecek irtibatlarda bulunduğu, kendisiyle irtibatlı olan yabancı kişi ve kurumların Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın seyahat bilgilerini sosyal medya üzerinden paylaşmasının da bu kapsamda olduğu tespit edilmiştir.' deniliyor. Şüphelilerin, darbe girişiminin yabancı devletler lehine koordinasyon ve sürdürülmesinde aktif görevlerde bulundukları, eylemlerin takibini yerinde gerçekleştirdikleri, kurmuş oldukları koordinasyon ve temaslarla sürece müdahalede bulundukları vurgulanan iddianamede, şu değerlendirmeler yer alıyor: 'Şüpheli Henri Jak Barkey'in tanık beyanlarına yansıdığı üzere ülkemize ziyaretleri esnasında ülkemiz açısından kritik süreçlerin yaşanmasının bir tesadüfle açıklanamayacak olması ve Barkey'in süreci koordine ve takip ettiği otelden ayrılırken darbe girişiminin faillerinin imzası sayılabilecek bir nesneyi buraya bırakmasından da şüpheli Barkey'in vuku bulan darbe girişiminde rolü olduğunu ortaya koymaktadır.Şüpheli Henri Jak Barkey'in casusluk eylemleri kapsamında yerel işbirlikçisi ve ülkemizdeki faaliyetlerinde iştirak halinde birlikte hareket ettiği şüpheli Mehmet Osman Kavala'nın da darbe girişimi öncesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü adına darbe girişimini sevk ve idare eden örgütün mahrem sorumluları ile birbirine paralel bir kısım irtibatlarda bulunarak darbe girişimine hazırlık hareketlerinde bulunduğu, bu kapsamdaki eylemlere katıldığı tespit edilmiştir.'