Görüş Bildir

Belediyeler Haberleri

Belediyeler ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Belediyeler ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Gül'den Torba Kanununa Onay
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayladığı, internet düzenlemesini de içeren ''torba kanun''a göre, TİB Başkanı'nın vereceği erişimin engellenmesi kararı, 24 saat içinde mahkeme onayına sunulacak. Cumhurbaşkanı Gül, 6527 sayılı ''Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun''u onayladı. Kanuna göre, orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin tutanak ve haritalar, askı suretiyle 30 gün süreyle ilan edilecek. Bu ilan ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmünde olacak. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açabilecek. İlan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin tutanak ve haritalar kesinleşecek. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritalara karşı, kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak, Hazine hariç itiraz edilemeyecek ve dava açılamayacak. Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım Orman Genel Müdürlüğü; orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü olacak. Orman Genel Müdürlüğü'nce açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler olacak. Kadastrosu yapılıp kesinleşen devlete ait ormanlar 'orman' vasfıyla, Orman Kanunu'nun 2. maddesine göre orman sınırları dışına çıkarılan yerler ise kaydında belirtme yapılarak 'halihazır' vasfıyla, kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde hiçbir harç ve bedel alınmaksızın Hazine adına tapu kütüklerine kaydedilecek. Adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde nüfus nakilleri kalktığı için orman köyü nüfusuna kayıtlı olan ancak başka orman köyünde oturanlar orman köylülerinin haklarından yararlanamıyordu. Kanunla, nüfusu orman köyünde olsa da başka orman köyüne yerleşen ya da en az 5 yıldır kesintisiz orman köyünde oturan muhtaçlar orman köylülerinin haklarından yararlanacak. ORMANLARDA YOL KENARI TESİSLERE İZİN Devlet ormanlarında devlet üniversiteleri için eğitim ve araştırma maksatlı tesislerle yurt yapılmasına bedelli izin verilmesinde, ağaçlandırma ve arazi izin bedeli dışında bedel alınmayacak. Devlet ormanlarında, erişme kontrolü uygulanan karayollarındaki ulaştırma yapıları ve müştemilatı olan hizmet tesisleri ile bakım işletme tesislerine, karayolu sınır çizgisi içinde kalmak kaydıyla izin verilecek. Devlet idareleriyle kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan, işletilen, işlettirilen veya yap-işlet-devret modeli esas alınarak yaptırılan ve işlettirilen bu tesislerden bedel alınmayacak. Demiryolu, otoyol, devlet ve il yollarıyla su isale hatlarının yapımında zorunlu olarak ortaya çıkan kazı fazlası malzemenin depolanacağı alanlara, Orman Genel Müdürlüğü'nce belirlenen yerlerden, ağaçlandırma bedeli alınarak izin verilecek. Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında, mülki alanı bulunan köy tüzel kişiliği, belde belediyeleri, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri ile koruma hizmeti için işbirliği yapılabilecek. Özel avlaklar dışındaki avlakların işletilmesi maksadıyla bu avlaklarda sahası bulunan, köy tüzel kişilikleri, belde belediyeleri, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri ve avcı kuruluşları ile koruma, üretim, bakım ve avcılığın düzenlenmesi karşılığı işbirliği yapılabilecek. Petrol Piyasası Kanunu kapsamındaki işleme lisansı sahipleri de piyasa faaliyetine konu etmemek ve münhasıran petrokimya üretiminde kullanmak kaydıyla LPG ithal edebilecek. Muhtelif mevzuatta Toptan Eşya Fiyat Endeksi (TEFE) ve Üretici Fiyat Endeksine (ÜFE) yapılmış olan atıflar, TÜİK'ce hesaplanan Yurt İçi Üretici Fiyat endeksine (Yİ-ÜFE), tarım sektörü TEFE ve ÜFE'ye yapılan atıflar Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi'ne yapılmış sayılacak. İNTERNET DÜZENLEMESİ Kanun, internet alanında da yeni düzenlemeler içeriyor ve TİB Başkanı'na yeni yetkiler veriyor. Buna göre, yeniden tanımlanan trafik bilgisi, taraflara ilişkin IP adresi, verilen hizmetin başlama ve bitiş zamanı, yararlanılan hizmetin türü, aktarılan veri miktarı ve varsa abonelik bilgilerini içerecek. TİB tarafından yalnızca mahkemelerce talep edilen trafik bilgileri istenebilecek. Trafik bilgisi ancak bir suç soruşturması veya kovuşturması kapsamında mahkemelerce talep edilmesi halinde TİB Başkanlığı tarafından içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı veya erişim sağlayıcıdan alınarak verilecek. TİB Başkanı tarafından verilen erişimin engellenmesi kararı, 24 saat içinde sulh ceza hakiminin onayına sunulacak. Hakim, onayına sunulan konuyla ilgili 48 saat içinde karar verecek. Soruşturma aşamasında verilen hakim kararı, sulh ceza mahkemeleri tarafından verilecek. Bu karar, birden fazla sulh ceza mahkemesi bulunan yerlerde, HSYK tarafından belirlenen mahkeme tarafından verilecek. JEOTERMAL ALANLARDAKİ YATIRIMDA KAMU YARARI KURULU Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu'na 'Kurul' tanımı ekleniyor ve kurulun hangi anlamda kullanılacağı ile görevinin hangi çerçevede olacağı konusu düzenleniyor. Buna göre, kurul; Kalkınma Bakanı'nın başkanlığında oluşturulan jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme faaliyetleri ile diğer yatırımların kamu yararı açısından önceliğini ve önemini tespit edecek. Kurul, Kalkınma Bakanının başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile diğer yatırımcı kurum ya da kuruluşun bağlı olduğu bakan ya da bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari 3 bakandan oluşacak. Kaynak arama ve işletme ruhsatlarında, jeotermal ruhsatlar ile maden ruhsatlarının çakışması halinde, ülke ekonomisi ve kamu yararı doğrultusunda kaynağın önceliğine göre kurul tarafından kamu yararı kararı alınacak. Jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme faaliyetleri ile devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, maden petrol doğalgaz işletmeleri, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini engellemesi, faaliyetin yapılamaz hale gelmesi durumunda jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme faaliyetleri ve yatırımla ilgili karar, kurul tarafından verilecek. Kurul tarafından gerekli görülmesi halinde hazırlatılan rapor, danışmanlık ücretleri, yolluk, gündelik ve benzeri tüm harcamalar yatırımcı tarafından karşılanacak. Ayrıca, yatırımlar nedeniyle kurul kararı ile faaliyeti engellenen veya kısıtlanan tarafın yatırım giderleri, lehine karar verilen tarafça tazmin edilecek. Turizm Merkezi veya Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi dahilinde kalan yerlerde kurul tarafından alınacak olan kamu yararı kararı gereği, enerji üretimine öncelik tanınması halinde, ilgili Turizm Merkezi veya Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi veya bu alanlar için hazırlanmış onaylı imar planları yeniden düzenlenecek. 2/B ARAZİLERİNİ ALMAK İSTEYENLERE EK SÜRE Hazine'ye ait tarım arazilerini 31 Aralık 2011 itibarıyla en az 3 yıldır tarımsal amaçla kiralayan, kira sözleşmesi devam eden veya bu arazileri en az 3 yıldır kullanan ve kullanmaya devam ettikleri idarece belirlenenlere, bu arazileri satın almak için verilen ve 26 Nisan 2014 tarihinde dolacak başvuru ve ödeme süreleri 6'şar ay uzatılacak. 2/B arazilerini doğrudan satın almak için öngörülen 2 yıllık başvuru süresi de 1 yıl daha uzatılacak. İlgili kanuna göre revize edilerek onaylanan proje alanlarında kalan taşınmazlardan idarece satılanlar, proje kapsamında değerlendirilmek üzere proje sahibi idareye devredilecek. Devirden önce söz konusu taşınmazları satın alan hak sahiplerinin ödedikleri bedel dahil her türlü bilgi ve belgeler, proje sahibi idareye işlet tesis etmesi amacıyla devredilecek. Proje alanında kalan ve Maliye Bakanlığı'nca proje sahibi idareye devredilecek taşınmazların bedeli, bakanlıkça devrin uygun görüldüğü yıla ait emlak vergi değeri üzerinden tahsil edilecek. Belediye Gelirleri Kanunu'nda yer alan ilan ve reklam vergisi, biletle girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden alınacak miktarlar, işgal harcı, tatil günleri için alınacak çalışma ruhsatı harcı, kayıt ve suret harçları, imarla ilgili harçlar ile iş yeri açma izni harcının tarifelerini, semtler arasındaki sosyal ve ekonomik farklılıkları göz önünde tutarak, belediye meclislerinin önerisi, İçişleri Bakanlığı'nın görüşü ve Maliye Bakanlığı'nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tespit edecek. Bu tutarlar, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılacak. Bu miktar ve tutarlar, ilgili tarifeler için belirlenen en çok tutarı aşamayacak. Belediye meclislerince 2013 yılı için belirlenen bu vergi ve harç tarifeleri, Bakanlar Kurulu'nca tespit edilecek karar yürürlüğe girinceye kadar uygulanmaya devam edilecek. Yasak fiil veya davranışlarda bulunanlar hariç olmak üzere, Türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişilerden; şube personeli, vekil, mümessil gibi yetkili temsilcilerin şahsi kusurları nedeniyle ihalelere katılmaktan yasaklananlara, tanınan bir aylık sürede ihale bedelinin 3 katı tutarında tazminatı peşin ödemeleri halinde ihaleden yasaklama kararı verilmeyecek. Bu kişiler dışında, Türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişilerden; şube personeli, vekil, mümessil gibi yetkili temsilcilerin şahsi kusurları dolayısıyla henüz yasaklama kararı verilmeyen hakkında da 3 kat tazminatı peşin ödemeleri halinde yasaklama kararı verilmeyecek. Kanun, 5673 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi kapsamında bulunan geçici köy korucularına ödenecek aylığa esas gösterge rakamının yükseltilmesine imkan tanıyor. Köy korucuları arasında maaş farkına neden olan ek gösterge rakamı artırılacak ve köy korucularının maaşları eşitlenecek. ŞEHİR HASTANELERİNDE SÖZLEŞME EKSİKLİĞİ Şehir hastaneleri projesinde, kamu ile özel sektör arasında yapılacak sözleşmelere esneklik getiriliyor. Mücbir sebepler, olağanüstü haller veya sözleşme ve eklerinin uygulanmasını etkileyen bir durumun ortaya çıkması veya sözleşme ve eklerindeki hükümlerin ihtilaf içermesi hallerinde, sözleşme bedelini değiştirmemek kaydıyla Sağlık Bakanı onayıyla sözleşme ve eklerinde taraflarca değişiklik yapılabilecek. Bu şartlar dışında işin tamamlanamayacağının anlaşılması halinde bedel, ihalede nihai teklifin verildiği tarih esas alınarak, güncellenecek ve bakan onayıyla sözleşmede gerekli düzenleme yapılacak. Yapım işlerinde yatırım maliyetinde öngörülen sınırları aşan değişiklik olması halinde, değişen fizibilite raporu veya projeler ve diğer belgeler Yüksek Planlama Kurulu'na yeniden sunulacak. Yüksek Planlama Kurulu'nun yeni yetkilendirmesine istinaden sözleşme taslağında ve eklerinde gerekli tadiller yapılacak. Sözleşmenin sona erdirilmesi halinde kesin teminat mektubu iade edilecek. Organize sanayi bölgeleri, katılım, kalkınma ve yatırım bankaları ile organize sanayi bölgesi içinde yer alan katılımcılardan gelen talepler doğrultusunda, OSB sınırları içinde finansal kiralama yapılabilecek. Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilme süresi 31 Aralık 2014'ten, 31 Aralık 2018'e uzatılıyor. Milli parklardan elde edilecek gelirler Orman ve Su İşleri Bakanlığı döner sermayesine gelir kaydedilecek. Bu gelirler, kanun gereği ihtiyaç duyulan mal, hizmet ve yatırımların finansmanında kullanılacak. Kanunla, yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan taşınmazlardan, tapuda Hazine adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya işyeri yapılmak üzere tahsis edilen, tahsis edilen kişilerce de bir kısmı üçüncü kişilere devredilen, ancak Hazine'ce ilgili belediyeler aleyhine açılan davalar sonucunda mahkemelerce doğrudan tapuda Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlar üzerinde, devletle vatandaş arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafların çözümlenmesi amacıyla düzenleme yapılıyor. Buna göre, taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya iş yeri yapılmak üzere bedelsiz veya bedeli karşılığında tahsis edilen ancak, Hazine'ce ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucunda mera olarak sınırlandırılmasına ve mera özel siciline yazılan, fakat daha sonra meralık vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ile doğrudan Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlardan; halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar, yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazine'ye ödenmesi kaydıyla, adlarına tahsis yapılanlara veya bunların haleflerine devredilecek.AA
Bedelli Bekleyenlere Kötü Haber!
30 Mart Yerel seçimleri öncesi AK Parti ilçe seçim bürolarının açılışını yapmak üzere bu sabah karayolu ile Sivas'ın Şarkışla ilçesine gelen Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, ilk olarak ilçe girişinde bulunan özel bir firmaya ait plastik ve ambalaj fabrikasını ziyaret ederek işçilerle bir süre sohbet etti. Bakan Yılmaz'ı burada Vali Vekili Ömer Kalaylı, Özel İdare Genel Sekreteri Salih Ayhan, İlçe Kaymakamı Davut Gül ile partililer karşıladı. NUMAN BEY BİR TALEBİ AKTARIYOR Burada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, tekrar gündeme gelen bedelli askerlik ile ilgili soru üzerine, 'Dün akşam Ömer Dinçer beyin oğlunun nikah törenindeydik. Nikah töreni sırasında Numan Kurtulmuş beyle görüştük. Numan bey 'Böyle bir talep var, bu talebin de muhakkak değerlendirmesi gerekir' şeklinde bir görüşünü bize iletti. Biz daha önceki söylediğimiz noktadayız. Bunun dışında ilave bir şey söyleyecek durumda değilim. Ancak Numan bey iyi bir siyasetçi. Toplumda olan talebi siyasete aktarıyor. Siyasette bu talep ne kadar zemine oturuyor, ne kadar bir karşılığı var, bunu ayriyeten bir değerlendirilmesi gerekir. Ama şu anda bakanlığımızda yapılmakta olan bir bedeli çalışması yoktur' dedi. ÖZERKLİK İSTEĞİ YOK BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 30 Mart yerel seçimlerinden sonra özerklik ilan edecekleri ile ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bakan Yılmaz, öyle bir şey söylenmediğini belirterek şöyle dedi: 'Ben de kendisinin böyle bir şey söylemediğini ancak hükümetin yerel yönetimleri güçlendirmek istediğini, dolayısıyla 30 Mart'tan sonra yerel seçimlere güçlü bir şekilde gelir ise kendilerinin kazanmış olduğu yerlerde güçlü bir yerel yönetimi göstereceklerini ifade ettiler. Bunun özerklik olarak algılanmaması gerektiğini bizzat kendisi söyledi. Tek devlet içerisinde, üniter devlet içerisinde ama 76 milyonun birinci sınıf vatandaş olarak, hiç kimseyi dışlamadan kendimiz için ne istiyorsak onlar içinde odur. 'Eğitim ile ilgili konular yerel yönetimler tarafından da verilebilir mi bunun örneğini biz belediyeler vasıtası ile verebiliriz' şeklinde bir açıklaması oldu. Ben bizzat dinledim. Bunu bir özerklik içerisinde algılamamak gerekir. Dolayısıyla ve etkin yerinden yönetimi güçlendirmek bu güçlendirmede de eğitimi belediyeler tarafından verilebileceği şeklinde bir yaklaşımı ifade ediyor. Dolayısıyla üniter devlet içerisinde çözülemeyecek hiç bir problem yoktur. Demokratik devlet içerisinde de çözülemeyecek hiç bir problem yoktur.' TELEFON DİNLEMELERİ Son dönemde internette dolaşan ses kayıtları ile ilgili de konuşan Bakan Yılmaz, şöyle dedi: 'Şimdi sahte para vardır. Biliyorsunuz, sahte paranın bir fonksiyon görmesi istenir. Nedir o fonksiyon gerçek para gibi algılanması istenir. Ve bu sahte parayı da herkes ayırt edemez onun için de piyasada dolaşır. Şimdi bunlar da bilhassa insanların inanması için kurgulanmış ve üretilmiştir. Dolayısıyla biz ne dersek diyelim insanlar inanmak istediği gibi inanır. Biz hükümetimizi biliyoruz. Milli gelirimizi üç kat artırdık. Kişisel gelirleri üç kat artırdık. 80 yılda yapılamayan hizmetler bu hükümet döneminde geldi. Bu iktidar birilerini rahatsız ediyor. Bu coğrafya Türkiye'nin görüşü alınmadan bir başka şey yapılamaz gerçeği rahatsiz ediyor. Yabancı basında 'Arap baharından en karlı çıkan ülke Türkiye'dir' diye çıkan bir başlık vardı. Bu Arap baharından Türkiye'nin kazançlı çıkması istenmedi. Bu coğrafyada Türkiye'nin daha etkin söz söylemesi istenmedi. Bunun da bir lideri var. Kervan yürür ama önde gideni vardır. İşte bu önde gidenini tasfiye etmeye yönelik ve milleti de bu yönde inandırmaya yönelik kasetlerdir. Ben aziz milletimin geçmiş iktidarların seksen yılda yapılamayanı yapan bu iktidarın liderine sahip çıkacağını düşünüyorum. Çünkü Allah için gecesi gündüzü yok. Allah herkesin emeğine göre verir. İnşallah millet 30 Mart'ta da başbakanımızı desteklediklerine inanacaklardır. Dolayısıyla sahte paraya kanmasınlar diyorum.' 17 Aralık operasyonu kapsamında tutuklu bulunanların tahliyeleri ile ilgili sorulan soruyu ise Bakan Yılmaz şöyle cevaplandırdı: 'Tutuklayan adli sistem bir hakim. Bırakan adli sistem bir başka hakim. Tutuklarken ne dediysek, tahliye olurken de aynısını söylüyoruz. Dosyaya baktı. gazetevatan.com
AKP İktidarında Kadının Adı Yok
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye'nin 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetildiğini, bu sözlerin AKP’nin kadına bakışını yansıttığını belirtti. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyetinin, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istediğini belirten Umut Oran, '30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor…AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir' dedi.Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle: AKP İKTİDARINDA KADININ ADI YOK…SANDIKTA AKP’NİN BİLETİNİ KADINLAR KESECEK…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. Cumhuriyet özünde kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Çünkü aksi halde çağdaş ve ileri bir toplum olamazdık. 8 MartDünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınlar ekonomik, sosyal ve siyasi alanlardan giderek dışlandı. İktidardaki parti, kadını, toplumsal hayattan dışlayan, onu evi ile sınırlayan anlayışıyla kadının konumunu geriletti.Türkiye 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetiliyor. Bu sözler AKP’nin kadına bakışını yansıtıyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istiyor.Türkiye nüfusunun 38.2 milyonla yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Çalışma hayatında ise kadının adı yok. Kadınlarda işgücüne katılım yüzde 30.8’le 1990’ların gerisinde. Türkiye bu oranda OECD sonuncusu... Çalışma çağındaki 28 milyonu aşkın kadın nüfusun 11.5 milyonu ev kadını. Orta boy bir ülke nüfusuna denk bu kesim çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumda ve işgücünden sayılmıyor.2.5 milyon dolayındaki kadının okuma yazması yok. Okuyanlar da iş bulamıyor. Çalışanlar yönetici olamıyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluştururken yöneticiler içinde kadın oranı yüzde 13.6.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını oluşturan kadınların tercihi büyük önem taşıyor. Her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan ve kadını ikinci sınıf gören zihniyetten kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor. Sandıkta, AKP’nin biletini kadınlarımız kesecek…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. ‘Kadın’ dahi diyemeyen ‘bayan’ı tercih eden bu anlayış gereken cevabı bizzat kadınlarımızdan alacak.Kadınlarını ekonomik yaşamın içine katmayan bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, ilerlemesi mümkün değildir. Kadınlar, ancak özgür, eşit, bağımsız bireyler olarak toplumda saygın yerini alır, erkeklerle aynı hak ve imkanlara sahip olur ve toplumsal süreçlere etkin biçimde katılabilirse, çağdaş ve ileri bir toplum yaratılabilir.Cumhuriyet kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Cumhuriyeti kuranlar, aksi halde çağdaş bir toplum ve ileri bir ülke olamayacağımızın bilincindeydi. Günümüzün en ileri ülkelerinden çok daha önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda katılımı giderek geriledi. Ne yazık ki Türkiye 12 yıldır, kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıkça söyleyebilen bir başbakan ve partisi tarafından yönetiliyor. İktidardaki parti, kadının haklarını ve katılımını artırmak bir yana, zihniyeti gereği kadını evi ile sınırlayarak toplumsal süreçlerden dışlamayı tercih etti. AKP,  kadının toplumdaki konumunu geriletti, onu erkeğin tahakkümü altında, ikinci sınıf insan konumuna itti ve kadına şiddeti de reva gördü.2.5 milyon kadın okuma yazma bilmiyor… Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda var olabilmelerinin en önemli aracı ise eğitim. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kız çocukları eğitime kazandırıldı ve ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Ancak kadının eğitim imkânlarından yararlanma oranı AKP döneminde geriledi. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile okuma yazma bilmeyen 2.8 milyon kişinin yüzde 83’ünü kadınlar oluşturuyor. Türkiye’de okuryazar olmayan her beş yetişkinden dördü kadındır. AKP iktidarı döneminde kız çocukları eğitimden uzaklaştırıldı; 4+4+4 sistemi ile eğitimde kız çocuklarının 5.-6. sınıflardan sonra okullarını terk eğilimi arttı. Kadınlarda yüksek eğitim oranı çok düşük… Üniversite mezunu kadın nüfusun en yüksek olduğu il olan Ankara’da bile bu oran yüzde 15.3’te bulunuyor. Bu oran Hakkari’de yüzde 2.6’ye kadar düşüyor. Çalışma hayatında kadının adı yok…2013 itibariyle Türkiye nüfusunun 38 milyon 194 bin 504 kişi ile yüzde 49.8’ini kadınlar oluşturuyor. Yani kadın nüfus erkek nüfusla yaklaşık olarak eşit… İleri yaş gruplarında ise kadın nüfus erkek nüfustan fazla… Çalışma çağındaki kadın sayısı 28 milyonu aşıyor. Bunların 11.5 milyonu ev kadını. Yani orta boy bir ülke nüfusuna yakın kadın iş gücü, çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumunu sürdürüyor, bunlar “ev kadını” oldukları için işgücü sayılmıyor. Eğitime devam eden, emekli, iş bulma umudu olmayan, mevsimlik çalışan vb. de eklendiğinde, çalışma çağında olup da iş gücüne dahil olmayan toplam kadın sayısı 20 milyona yaklaşıyor. Geriye iş gücü olarak 8.7 milyonluk bir kadın nüfus kalıyor. Bunların da 1 milyon 33 bini işsiz, 7.6 milyonu çalışıyor. Ancak “çalışıyor” gözüken kadınların 2.4 milyonu, gerçek bir istihdam şekliyle ilgisi olmayan “ücretsiz aile işçisi”, bunların da tamamına yakını kırsal kesimde… Bu istatistik kamuflajına rağmen kadınlarda işsizlik oranı yüzde 11.9’la daha yüksek.Böylece 28 milyondan fazlası çalışma çağında olmak üzere toplamda 40 milyona yaklaşan kadın nüfus içinde ücretli-yevmiyeli, işveren ya da kendi hesabına çalışanların sayısı 5 milyon dolayında kalıyor. İşveren ve kendi hesabına çalışan kadın sayısı sadece 915 bin ve bunun toplam kadın nüfustaki oranı yüzde 2.4.2013 itibariyle kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30.8’le, 1990’lı yıllardakinin altında bulunuyor. Türkiye, kadının iş gücüne katılımında OECD ülkeleri içinde son; dünyada ise 127. sırada yer alıyor.İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı…İktidardaki parti, adar yıllardır cinsiyet ayrımcılığını ve kadın düşmanı politikalarını artırarak sürdürüyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluşturuyor. Buna karşılık 2013 kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9.3’e kadar gerilemiş durumda. Akademik personel içerisinde kadın profesörlerin oranı 2012-2013 öğretim yılı için yüzde 28.1 oldu. Kadın polis oranı 2013 yılında da yüzde 5.5’lik düzeyini korudu. BDDK, SPK gibi kuruluşlarda hiç kadın yönetici bulunmuyor, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay  ve HSYK başkanları, rektörlerin tamamına yakını erkek. Türkiye kadına ayrımcılıkta Tanzanya ve Katar’la aynı ligde…Dünya Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’na göre Türkiye’nin 136 ülke arasında 120. sırada bulunuyor. Sıralamada Türkiye’den hemen sonra gelen ülkeler ise Gana, Tanzanya, Katar gibi ülkeler...Kadına siyasette yer yok…AKP döneminde kadınların siyasete, sivil toplum kuruluşlarına ve genel olarak karar alma süreçlerine katılımlarındaki artış adeta durdu. Ülke nüfusunun yarısını kadınlar oluştururken, kadın milletvekili oranı yüzde 14.4’te kalıyor.  Türkiye’de 2013 itibariyle kadın bakan sayısı sadece 1 ve kabinede kadın bakan oranı olarak yüzde 4’e denk geliyor. Oysa bu oran Norveç’te yüzde 52.6, İsveç’te yüzde 52.2 düzeyinde bulunuyor. Kadınlar sivil toplum örgütlerinde de yeterince yer alamıyor. 2012 itibariyle toplam dernek üye sayısı içinde kadınların oranı yüzde 11.9’la çok düşük. Dernek üyesi kadınların toplam nüfusa oranı da sadece yüzde 2.2.AKP döneminde kadına şiddet tavan yaptı…AKP döneminde kadını ikinci sınıf gören zihniyetin tolerans ve himayesiyle toplumda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de tavan yaptı. Aralık 2002-Temmuz 2009 dönemini kapsayan bir araştırmaya göre bu dönemde kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı. göre 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk 7 ayında 953’e yükseldi. Daha yeni verilere göre de 2011 yılında 257 kadın öldürülürken, 102 kadın tecavüze uğradı ve 202 kadın yaralandı. 2012 yılının ilk altı ayında 100’e yakın kadın hayatı kaybetti.Türkiye’de günde ortalama 5 kadın, eşleri, sevgilileri ya da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri açılış törenleri ile teşhir ediliyor, koruma talebiyle polis veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gidiyor.AKP, erkek tahakkümünü hak görüyor…Başbakanın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” sözleri doğrudan AKP’nin kadına bakış açısını yansıtıyor. Bu zihniyet kadının, “fıtratı” gereği zayıf ve erkeğin himayesine muhtaç olduğu; bu nedenle kapatılması ve kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek aile içine hapseden, onu “itaatkâr eş ve anne” rolüne zorlayan AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalan, erkeğine koşulsuz hizmet eden kadın tipi yaratmak istiyor.Ne kadar az eğitim, o kadar çok çocuk…Nüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına göre 2011 yılında, 15 ve daha yukarı yaşta ve en az bir evlilik yapmış okuryazar olmayan kadınların yüzde 74.9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş durumda… Bu oran lise veya dengi okul mezunu kadınlarda yüzde 4.8’e, yükseköğretim mezunu kadınlarda yüzde 1.9’a düşüyor.Buna göre eğitimle çocuk sayısı arasında ters orantı bulunuyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe çocuk sayısı azalıyor. O halde Başbakan’ın çiftlerden “en az 3 çocuk” talebinin gerçekleşmesi için kadının eğitimsiz kalması gerekiyor. Bu istatistik, kürtaj ve sezaryeni yasaklatan Başbakanın nasıl bir kadın, aile ve toplum tasavvuruna sahip olduğunu gösteriyor.Fuhuş sektörü AKP döneminde zirve yaptıAKP, istatistik oyunlarıyla ekonomik göstergeleri makyajladı, kötü gidişatı kamuflaj yöntemiyle gözlerden uzak tutmaya çalıştı, ekonomide sahte pembe tablolar çizdi. Şimdi de 30 Mart seçimleri öncesi, “Ben lafa değil, icraata bakarım” temalı, asılsız başarı öyküleri anlatan TV reklamları ile göz boyamaya, beyin yıkamaya devam ediyor. Bu reklamlarda yok yok… Bunları izleyenler bu ülkeye bırakın metroyu, neredeyse uçağı bile ilk AKP’nin getirdiğini sanabilir.Oysa AKP’nin 12 yıllık iktidarında uyguladığı ekonomi politikaları kitlelere iş-aş yaratmadığı gibi, gelir dağılımı daha da bozuldu, milyonlar daha da yoksullaştı. Bir ülkede ekonomi bozuldukça hayat kadını sayısı da artar.  Resmi veriler AKP döneminde fuhuş sektörünün adeta tavan yaptığını gösteriyor. Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre 2002’de 25 bin olan hayat kadını sayısı, 2010 itibariyle 100 bini aşmış durumda. Araştırma, 40 bin kadının da vesika alabilmek için beklediğini gösteriyor. Bu resmî veriler, 4 yıl önceki tabloyu yansıtıyor. Bu sayının bugün itibariyle çok daha yüksek düzeylere ulaştığı muhakkak…   AKP’nin toplum modelinde kadına biçilen rolAKP’li belediyeler düzenledikleri etkinliklerde kendi kafalarındaki kadın modelini topluma benimsetmeye çalışıyor; konuşmacılar, kadınlara erkeklerin üstünlüğünü kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuyor. AKP kendi zihniyetindeki toplumun inşası için gerekli kadın tipini yaratma sürecinde rol modeller de oluşturuyor. Bu görevi üstlenen ve AKP’nin toplum mühendisliği çalışması kapsamında “Yaşam koçluğu ve aile danışmanlığı” sıfatıyla seminerler verenSibel Üresin, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde açık açık çok eşliliği, imam nikahının resmileşmesini savunuyor.AKP zihniyetinin kadına bakışını gösteren sadece birkaç örnek ifadeyi hatırlamakta yarar var:- “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' (Tayyip Erdoğan / Kadın dernekleri ile yaptığı toplantıda)“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” (AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci)- “Kadına şiddet abartılıyor' (Tayyip Erdoğan / AKP’nin ilk 7 yılında yüzde 1400 artan kadın cinayetleri hakkında.- “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem' (Tayyip Erdoğan / Dilşat Aktaş hakkında)- “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.' (Recep Akdağ / Eski Sağlık Bakanı, Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum…' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı, Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.' (İ. Melih Gökçek / AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı)- “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.' (İ. Melih Gökçek)- “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya...' (Tayyip Erdoğan / Münevver Karabulut cinayeti hakkında)- “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik' (Fatma Şahin / Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı)- “Türk kadını evinin süsüdür.' (Vecdi Gönül / Eski Savunma Bakanı)- “Evdeki işler yetmiyor mu?' (Veysel Eroğlu / Orman ve Su İşleri Bakanı / Kendisinden iş isteyen kadına)- “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.' (Erhan Ekmekçi / AKP İl Genel Meclis Üyesi)- “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.' (Mehmet Şimşek / Maliye Bakanı)- 'Kocama arkadaşımı tavsiye ettim', “Kocamın ikinci bir eş almasına müsaade ettim” (Sibel Üresin / AKP’nin yaşam koçu ve aile danışmanı)- “15’inde kız ya erde, ya yerde olmalı” (Prof. Remzi Fındıklı / Hükümetin 2012’de atadığı Polis Akademisi Başkanı)“Kızlı-erkekli aynı evde ne yapıyorlar belli değil” (Tayyip Erdoğan / Üniversiteli gençler hakkında)Peki CHP ne yapacak? CHP iktidarında Eşitlik Bakanlığı kurulacak ve eşitlik eylem planı gerçekçi hedefler ve somut önerilerle yenilenecektir. Bütün kamu kurumlarında toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme yapılacaktır.Eşitliğe kaynak ayırma şeffaf hale getirilecektir.En fazla beş yıl içinde okuma yazma bilmeyen kadın kalmayacaktır.CHP kendi yönetim kademelerinde yüzde 33 kadın kotası koyarak, kadınların karar verme süreçlerine katılmasındaki kararlılığını göstermiştir.CHP kamu yönetiminde kadın yönetici sayısını en üst düzeye çıkartacaktır.AB ülkelerine koşut olarak özel sektörde de kadınların yönetim kademelerinde yer almasını sağlayacak hukuki yaptırım ve teşvikler uygulanacaktır.Kadınların çalışma hayatına vasıflı işgücü olarak katılmaları sağlanacaktır. Güvencesiz çalışmanın önüne geçilecek ve bu konuda işverene destek olunacaktır.Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır. Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır.- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir.Kadınların başta ekonomi olmak üzere yaşamın her alanında daha fazla ve etkin biçimde yer alması gerekiyor.Kadınların; eğitimde eşit fırsata sahip olması, ekonomi, toplumsal yaşam ve siyasete özgür ve eşit katılımı sağlanmalıdır.Demokrasinin “olmazsa olmaz”ı niteliğindeki eşit temsil ve katılım ilkesinin gerçekleşebilmesi için TBMM’de kadın milletvekili oranının kadınların nüfustaki ağırlığına paralel bir orana ulaşması gerekiyor.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor… AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...
'Bir Tek O Polis Masum"
HDP İstanbul Büyükşehir Belediye Eşbaşkan Adayı Sırrı Süreyya Önder, 30 Mart yerel seçimler öncesi İstanbul ile ilgili yeni dönem projelerini Teke Tek'te Fatih Altaylı'ya anlatıyor. Sırrı Süreyya Önder'in açıklamalarından öne çıkan satır başları; Berkin Elvan hakkında... Daha önce Aileden Sorumlu Bakanı dinledik. Bu aymazlık bu mesafe bu insalıktan çıkma hali buram buram yüzüme çarptı. Böyle bir şey olur mu? O demeç demeç mi? O yayınladığı mesaj mesaj mı? Katili zincirlleme olarak bu hükümet o günün İstanbul'un bütün sıralı amirleri ama birinci sorumlu olarak bu siyasi iktidar katili odur. Annesinin öyle demesine gerek mi var? Hükümet gerekli şeyi gösterecekmiş. Allah'tan korkmazlar. Oğlanı hastaneden çıkarıyorlardı. Sağlık Bakanı işe yeni başlamıştı aradık ne yapıyorsunuz diye, zor işler, hastanede kalmasını temin ettik dedi. Daha başka bir rezalet polisler gidip gelip annesine hakaret ediyorlardı. Bu suçlar hep bir yere yazılan insanlık suçları. Bunlar bir yere uçup gitmez bu kadar acı boşa çekilmiyor bunun bir ahı var. Kimin yanına kalmış ki sizin yanınıza kalacak? Seçim programı dediniz, ben haya ederim belediye konuşmaktan böyle bir günde. İki gün partimiz yas ilan etti ve seçime dönük bütün çalışmalarımızı askıya aldık. Siyaset konuşalım. Bu gaddarlığı bu vandallığı hala olan bitenden hiçbir şey anlamaış olma halini ve bunun hesabının nasıl sorulacağını... Bütün belediyeler onların ya da bizim olsa ne fayda... 'BİZİM BELEDİYELERİMİZDEN TOMA'LARA SU YÜKLENMEYECEK' Şimdi görüntüleri gördük, haber de eksik, İstiklal caddesinden geldik, istiklal gaz altında ama muhtelif yerlerinde. Bu kentin Valisi'ni aramak zorunda kalsın bir vekil basın açıklaması yapılacak diye... Yasal demokratik bir hak ve ortada bir can var. Belediye ile ilgili bir şey söylenecekse, bir tek şey söyleyeceğim; Bizim belediyelerimizin hiçbirinden bu TOMA'lara su yüklenmeyecek. Gitsin evlerinden, gitsin emniyet müdürünün evinden, gitsin Başbakan'ın bahçesinden doldursunlar. Böyle bir şey olmaz, bu kabul edilemez. 'BU ÜLKEDE SİYASET ASKIYA ALINMIŞ' Tüm diğer şeylerle beraber yapılan, ülkeyi siyasileştirme. Sayın Cumhurbaşkanı aramış 268. gün. Bugün de üzüntü duymuşlar. Şimdi siz bu ülkede cumhurbaşkanısınız. Bu ülkede siyaset askıya alınmış. Bu ülkede size ne zaman ihtiyaç var? Siyaset eğer hükmünü sürmüyorsa, demokratik kurallar işlenmiyorsa, siz kendinizi bu çarkın üstünde bir yere konuşlandırmışsanız, 268. gün çocuğun artık yaşamından ümit kesildiği gün 16 kiloya düşmüşken ki ben gördüm bakmalara dayanılamaz anlatılamaz da, 3 gündür sürekli hastanedeydik. Bu gecenin görüntülerini izlediğimizde hani o görevden alınan hırsız İçişleri Bakanı diyordu ki 45 derece açı, biraz önceki bandı tekrar yayınlayın, yine yere paralel, göstericilerin başına hedef alıyorlardı. O hastanenin bahçesinde çocuk içeride hayatını kaybetmiş cansız yatıyor niye? Başına gaz kapsülü nişan alınmış. Berkin'i yitirdik, uğurlayacağız şimdi de Ramazan aynı durumda. Ve bu ülkede Vali, Emniyet Müdürü, Hükümet bundan hiç haya etmeyecek. Durun bir kitapsızlar ne yapıyorsunuz? Bu çocuk içeride sizin gaz atmanız yüzünden hayatını kaybetti siz onun yasını tutmaya gelenlere hastanenin bahçesine bunu atıyorsunuz. Şimdi ortada bu var, belediye mi konuşacağız. 'BİR TEK O BOMBAYI ATAN POLİS MASUM' Bu ülkeyi siyasetsizleştirmektir. Sayın Cumhurbaşkanı 16. gün bu çocuk o gaz kapsülünü yediğinde Vali'yi arayıp anlayış gösterin diyecektiniz. Anlayış gösterin de bu kadar şedit bir ortamda çok centilmence bir laf olur. Ne halt işliyorsunuz diye soracaktınız. Sorulacak tek soru var o da bu; Ne halt işliyorsunuz? Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Bunu sormayacaksın, 268. gün aradım duyunca da üzüldüm Vali'ye de söyledim gerekn dikkat gösterilmiş. O zaman sayın Cumhurbaşkanı size buradan söylüyorum, İstanbul Valisi sizi iplemiyor. İstanbul Emniyet Müdürü de sizi iplemiyor. Çünkü eğer sorumluluk hissediyorsanız, getirin o bantları, yahu bu çocuğa da böyle ateş ettiğiniz için bu çocuk diğer 7 canla birlikte gitti, siz halen, bu bir şifre mi acaba? Siz dikkat gösterin dedikçe bunlar namluyu yere paralel mi indiriyorlar? Böyle bir şey olmaz. bunun hesabı görülür. Bunun hesabı sorulur, bunun altından hiçkimse kalkamaz. Uzağa gitmeye gerek yok, aynı yerden vurulmuş çocuk. Bu konuda da bir tek o bombayı atanı suçlayamazsınız söyleyeyim size. Bir tek o polis masum. Sıralı bütün amirleri bu işin gerçek sorumlusu. Habertürk
AOÇ'de İşçi Ölümü Kamuoyundan Gizlendi mi?
AOÇ'de 17 Şubat'ta verilen yürütmeyi durdurma kararına rağmen sürdürülen inşaatta bir işçi yaşamını yitirdi. Taşeron işçi Savaş Oğuz'un 3 Mart günü iskeleden düşerek yaşamını yitirdiği, ancak olayın üzerinin kapatıldığı belirtiliyor. AOÇ'de süren yıkım hakkında mahkemelerden peş peşe yürütmeyi durdurma kararları gelmişti. Atatürk Orman Çiftliği'nde (AOÇ) Başbakanlık konutu, bira fabrikası ve birçok alanda süren talana karşı Ankara 5. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Ancak 17 Şubat'ta mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşaat devam etmişti.  3 Mart günü AOÇ inşaatında taşeron bir işçinin iskeleden düşerek yaşamını yitirdiği iddia edildi. GÜNLERCE GİZLENDİ İddiaya göre 27 yaşındaki Savaş Oğuz, Kontur Sel Alüminyum isimli taşeron firmada çalışıyordu. Oğuz, 3 Mart saat 18.50'de iskeleden düştü. Hukuksuz bir şekilde devam eden inşaatta yaşanan iş cinayeti, günlerce kamuoyundan gizlendi. Evrensel gazetesinden Birkan Bulut'un haberine göre, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Oğuz'un çalıştığı taşeron firmayı aradıklarını ve bilgiyi teyit ettiklerini bildirdi. SAVAŞ HALİNDE YIKIM Hükümet ve AKP'li belediyelerinin birçok projeyi adeta savaş halinde hayata geçirildiğine dikkat çeken Candan, Taksim, AOÇ, 3. Havalimanı projelerini örnek gösterdi. AOÇ Ana Planı'na ilişkin davada verilen yürütmeyi durdurma kararının tüm bu sürece bir dur demek anlamına geldiğini dile getiren Candan, verilen mahkeme kararının belediyeler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bakımından ders niteliğinde olduğunu söyledi. 'TARIM ARAZİSİNDEN ÇOK YOL VAR' Şehir Plancıları Odası Ankara Şube Başkanı Orhan Sarıaltun, Ankara 5. İdare Mahkemesi'nin AOÇ'ye ilişkin verdiği yürütmeyi durdurma kararının bazı ayrıntılarını kamuoyu ile paylaştı. Plan kararı ve açıklama raporuna göre AOÇ'de Büyükşehir belediyesi tarafından yapılan yolların yüzde 13.26 oranında bir yere sahip olduğunu belirten Sarıaltun, tarımsal alanın ise yalnızca yüzde 7.65'i kapsadığı ifade etti. BAŞBAKANLIK AOÇ'DE 'YAPILAŞMA YOK' DEDİ Atatürk Orman Çiftliği davasına müdahil olan Başbakanlık ise akıllara zarar bir savunma yaptı. Atatürk Orman Çiftliği'nde aylardır süren inşaatları unutan Başbakanlık, uygulamaya yönelik olarak hazırlanan bir plan olmadığını, AOÇ üzerinde uygulamaya geçilebilmesi için bu alanların etaplar halinde 1/5000 ölçekli nazım imar planlarının ve1/1000 ölçekli imar planlarının hazırlanması gerektiğini belirtti. Henüz yapılaşma için uygun aşamaya gelinmediğini belirten Başbakanlık, düzenlemelerin uygun olduğunu savundu.Birkan BULUT | Evrensel
ODTÜ'den Çıkan 6 Harika Yeni Fikir, 6 Yeni İş
“Yeni Fikirler Yeni İşler” en iyi teknolojik iş fikri yarışması, 9 yıldır ODTÜ ve ODTÜ Teknokent işbirliğiyle   düzenleniyor. Genç nesillere girişimciliği ve inovasyonu aşılamayı hedefleyen “Yeni Fikirler Yeni İşler”,  Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin “İş bulan değil, iş kuran mezun” yaklaşımı benimsenerek organize   ediliyor.  Yeni Fikirler Yeni İşler, 2005 yılında üç, 2006 yılında bir, 2007 yılında iki, 2008 yılında üç, 2009 yılında dört,   2010 yılında altı, 2011 yılında dört, 2012 yılında on ve 2013 yılında beş şirket olmak üzere 9 yılda, teknoloji   tabanlı otuz sekiz şirket kurulmasını sağladı. Ayrıntılı bilgi için: http://www.yfyi.com
''Arap Baharı, Başbakan'ın Kimyasını Bozdu''
Eski Kültür ve Turizm Bakanı, İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay, Ortadoğu'da yaşanan Arap baharının Başbakan'ın kimyasını biraz bozduğunu söyledi. Arap baharında tıpkı Türkiye'de miting hazırlar gibi arkadaşların önden gittiğini ve o ülkelerin sokaklarını hazırladıklarını ifade etti.Cihan TV Network 'Anadolu'da Sabah' programı 'Başkent Konuğu' olan Ertuğrul Günay, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili görev yaptığı dönemde bir duyumunun olup olmamasıyla ilgili soruya 2012'nin sonunda 2013'ün başında ayrıldığını hatırlattı. Ortaya dökülen, bilgiler, belgeler ve tapelerin de büyük ölçüde 2013'ü kapsadığına dikkat çeken Günay, '2012 ve 2011'de hemen hemen bu tür tartışmalar yok; en azından bu boyutlara gelmemiş ve doğrusu kimsenin kulağına ulaşmamış. 2011 seçimlerinden sonra İstanbul'daki yapılaşmadan çok şikayet ettim. 2011'de İzmir'deydim, seçim süreci nedeniyle bir süre kopmuştum. Döndüğümde baktım ki İstanbul'da hani yerel seçimler öncesinde eskiden müthiş imar istismarı olurdu. İnsanlar gelirler, kaçak yapılar yaparlar ama adaylar da onu görmezden gelirler. İstanbul neredeyse o hale gelmiş. Kazlıçeşme'de çıkmış, Taksim'de başka bir proje var, öbür tarafta bilmem ne var. Bunlarla ilgili ihtilafımız oldu. Bunlarla ilgili belediyeleri, sayın Başbakanı rahatsız edecek şeyler söyledim; basına da söyledim. Bakanlar Kurulu'na da söyledim, ilgililere de söyledim. Ama sanıyordum ki bazı belediyeler göz yumuyor. Başbakan da bazı siyasi nedenlerle veya işte o belediyelere kıyamadığı için o nedenlerle bunları bir ölçüde himaye ediyor falan. Doğrusu o boyutlarda olduğunu zannediyordum. O boyutlar bile bizim ilişkimizi bozdu. O boyutlarda sandığım ve üzerine gittiğim olaylar yüzünden biz sayın Başbakan ile son bir yılı çok resmi geçirdik. Resmi toplantılar dışında diyaloğumuz kalmamıştı. Bu boyutları doğrusu bilmiyordum. 'Şuraya şunu yaptıracağız, buraya bunu yaptıracağız' tarzında bazı bağış zorlamaları olduğunu, bir ölçüde duymuştum, ismi geçen bazı bakanlıklarla ilgili ama köprüyü verdiğimiz konsorsiyumdan şu kadar toplayalım medya grubu satın alalım; işte yurt dışından kara para aklama süreci içinde veya altın kaçakçılığı süreci içinde şu kadar toplayalım; bu boyutları doğrusu ne milletvekillerinin çok büyük bir çoğunluğu ne ben, ne kamuoyu ne basın; çoğumuz doğrusu hiç duymamıştık. 17 Aralık boyutları itibariyle hepimiz için gerçekten üzüntü verici bir olumsuz sürpriz oldu.' diye konuştu. 'HER DEVİRDE FETVA VERECEK SAHTE DİN ADAMI ÇOKTUR' AK Parti'nin halktan kopmasıyla ilgili bir soruya ise Günay, 'Sayın Başbakan'ın otoriter bir yapısı olduğu, eskiden beri kendisiyle çalışanlar tarafından gözleniyor, söyleniyor. Benim çalışma dönemimde bir iki konu dışında çok ihtilafa düşmeden oldukça özgür çalışabildim. Şuan Sayın Başbakan'ın telefuz ettiği birçok şey, bizim dönemimizde çok telaffuz edilmedi. 2011'den sonra bazı ihtilaflarımız büyüdü ama ondan önce en azından benim alanıma çok müdahil değildi. Başka bazı arkadaşlara da sanıyorum aynı ölçülerde çalışma imkanı veriyordu ama üçüncü seçimi de kazandıktan sonra Anayasal değişikliklerle yargıyı da orduyu da bir ölçüde kendi sınırları içine geri çektiğini hissettikten sonra bütün iktidarların başına geçegelen doğulu toplumlarda çok daha fazla olan, güç zehirlenmesi onu da etkiledi. Arap baharı biraz onun kimyasını bozdu diye düşünüyorum. Arap baharında tıpkı Türkiye'de miting hazırlar gibi arkadaşlar önden gidiyorlardı, o ülkelerin sokaklarını hazırlıyorlardı. İşte diyelim ki Türkiye'de Adapazarı'na gidiyor Başbakan; önden gidiyorsunuz, duvarlar, afişler, insanlar, araba giydirmeler, böyle hazırlıklar Arap ülkelerinde yapılmaya başlandı. Arap sokağında gördüğü o ilgiyi, sanki kendisine spontane oluyormuş falan gibi bir yere yazmaya ve öyle okumaya başladı. O dünyanın kendisini Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'nin lideri olmak yerine; bu yeniden inşa edilmeye çalışılan Arap dünyasının, Ortadoğu İslam dünyasının lideri gibi görmeye ve o senaryoya fazlaca yatırım yapmaya başladı. O işin kimyasını bozdu. Tabi o ne yapmayı gerektiriyor; içerde çok güçlü olmayı ve dışarıda da çok harcama yapabilme imkanını gerektiriyor. O yüzden sanıyorum ki bu aşırı zenginleşme işi hem bireysel zenginleşme, hem de siyasal iktidarı sürdürme amacıyla bir projeye dönüştü. Kitabına da uydurmaya kalkışmışlar. Bizde biliyorsunuz her devirde fetva verecek olan sahte din adamı çoktur. Kitabına da uydurmaya kalkışmışlar. Bir senaryo yazılmış tabi hani hep kendisi de söyler ya ben de söylüyorum; Allah'ın da bir hesabı var. Siz böyle yanlış işlere kalkıştığınız zaman bir yerde tökezleme kaçınılmaz. Gerçekten kritik bir eşikte tökezledi. Şuanda onu kabul edemiyor, çünkü kendisi o dünyayı kendisi için yazmıştı. Uygun bir senaryo diye yazmıştı. O senaryo çöktü, devamı artık mümkün değil. Onu kabul etmek istemiyor. O kabul etme işinin faturasını da şuanda bütün millete ödetmeye çalışıyor.' şeklinde konuştu. EMRULLAH BAYRAK - HABERLER POLİTİKA ANKARA
'Asıl Sizin Vicdanınıza Beton Dökülmüş Be...'
Parti grubunda konuşan Erdoğan, maden faciasındaki çalışmalarından ötürü birçok isme teşekkür ederken Bakan Faruk Çelik'in adını anmadı. AK Parti grubu Soma şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Soma'da yaşanan faciaya değinerek konuşmasına başlayan Başbakan Erdoğan, ölen madencilerin sivil şehit sayılması için gerekli talimatı verdiğini belirtti. GÖZLERİ DOLU DOLU KONUŞTU Başbakan Erdoğan'ın Soma şehitleriyle ilgili açıklama yaptığı sırada gözlerinin dolduğu gözlendi. Konuşmasıyla salondakileri de duygulandıran Erdoğan 'Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimiz akıttık. Yavrularını ciğerparelerini canlarından birer parçayı ebediyete uğurlayan anne babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de Van'da çatıları çöken insanlar gözümüzün önüne gelince gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de ölen bacımızı, Siirtte kurşunlanan kızlarımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içine akıttık. Burakcan'ımızın öldürüldüğü anı da unutamadık. Zamansız giden kim varsa yutkunduk hüzünlendik yasımızı içimize akıttık. Biz yaşatmanın mücadelesini verenlerden olduk. Bu ülkede en ucuz şey can iken canları kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduk' dedi. SESİNİN EN ÇOK YÜKSELDİĞİ AN Erdoğan, madende Suriyeli olduğu iddialarını da kesin bir dille yalanlayarak 'Neymiş ocakta Suriyeliler varmış. İçerde tespit edelim diyor. Adama bak ya. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin enerji bakanı burada Suriyeli falan yok diyor kendi bakanının söylediğine inanmıyor. Kendi girip bulacakmış. Ya sen orada ölüverirsen senin halin ne olacak? Bir de afedersin senin sorumluluğunu mu üstleneceğiz. Tabi bakanım da hayır sokmuyorum sizi hadi güle güle diyor.' şeklinde konuştu. FARUK ÇELİK'E TEŞEKKÜR ETMEDİ Erdoğan, Türkiye'yi yasa boğan felakette çalışmalarından ötürü Enerji Bakanı Taner Yıldız olamk üzere AFAD Başkanı'na, sağlık personelinden sivil toplum örgütlerine kadar isim ve unvan vererek tek tek teşekkür etti. Bu isimler arasında afet bölgesine geç gittiği için eleştirilen Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in olmaması dikkat çekti. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Soma’da saat 15.10’da bir kaza meydana geldi. Haberin öğrenilmesinin ardından Enerji Bakanımızla beraberdik. Kendisine ‘Soma’ya hareket etmesi’ talimatını verdik. Ekibini topladı ve hemen Soma’ya hareket ettiler. Taner Yıldız’a ilk andan itibaren koordine etmesi, orada yatıp kalkması, ve gayreti yüzünden kendisine teşekkür ediyor, Allah kendisinden razı olsun diyorum. Aynı şekilde Sağlık Bakanı Yardımcısı Agah beye, Çalışma ve Güvenlik Bakanı Yardımcısı Halil Bey’e de çok teşekkür ediyorum. 'HEPSİ BİR DİSİPLİN İÇİNDE YÜRÜTÜLDÜ' Kızılay bölge halkına hizmet için 100 personel ve 12 araçla bölgede çalışma başlattı. Olaydan 2-3 saat sonra Kızılay da oraya yerleşti. Çorbaydı yemekti aş pişmeye başladı. Çünkü ocakta çalışanların yakınlarına da bu tür hizmet verildi. Hepsi bir disiplin içinde yürütüldü. Kargaşaya fırsat verilmedi. Aile bakanlığımız Milli Eğitim bakanlığımız, belediyelerimiz, personel ve araçlarıyla Soma'ya koştular. Bu vesileyle Aile bakanlığımızı ve Milli Eğitim Bakanlığımıza da teşekkür ediyorum. '24 SAAT GEÇMEDEN OLAY YERİNE İNTİKAL ETTİK' Aynı şekilde STK'lar da Soma'ya intikal ettiler. Şahsım ve iki Başbakan yardımcım da Sağlık bakanımla birlikte olayın üzerinden 24 saat geçmeden olay yerine intikal ettik. Olay yerinde çeşitli incelemeleri gerçekleştirdik. Toplamda 2743 personel 258 kara ve 9 hava aracı hem arama kurtarma hem tedavi hem de defin çalışmalarına, yakınların rehabilitasyonu ve ihtiyaçların karşılanmasına hizmet etti. Olay mahallinde ve cenazelerin taşındığı Kırkağaç'ta birer sahra hastanesi kuruldu. 280 personel bu iki hastanede görev yaptı. Burada aileler ile iritbat sağlandı. 'BAŞTA HERHANGİ BİR SIKINTILARI YOKTU' Ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın kardeşlerimizin başta herhangi bir sıkıntısı yoktu. Son çıkan 15-20 vatandaşta sıkıntılar vardı. Bu yanmadan kaynaklanan şeyler. DNA testleri ile eşleştirmeler yapıldı. Şehitlerimizin ailelelerine de onlar teslim edildi. 4 ilde 236 psikososyal meslek personeli ile 272 aileye ulaşıldı. Bu noktada ilgili bakanlığımız ciddi gayret ortaya koydu teşekkür ediyorum. Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı cenaze için nakdi yardımda bulundu. MEB, okul odaklı kriz müdahalesinde bulundu. Okullar ziyaret edildi. Destek programları başlatıldı. '486 İŞÇİ SAĞ ÇIKARILDI' Arama kurtarma çalışmaları 4 gün sürdü. Toplamda 486 işçi sağ olarak çıkarıldı. Ne yazık ki 301 işçimiz de bu elim kazada hayatını kaybetti. Şehitlerimizin tamamının naaşı çıkarıldı ailelelerine teslim edildi. 'ŞEHİT SAYILMALARI İÇİN YASAL ÇALIŞMALAR BAŞLATTIK' Ailelere manevi desteğin yanısıra maddi destek de başlattık. Yasal olarak şehit sayılmaları için yasal çalışmaları başlattık. Bu çalışma yapılacak ve bakanlar kurulumuzda da bu konuyu yarın değerlendirmek suretiyle alt yapısını hazırlayarak adımlarımızı atacağız. İhtiyaçları tespit noktasında bir çalışmayı yine Çalışma, Enerji bakanlıklarımız, Aile bakanlığımız hatta Sağlık bakanlığımız dörtlü bir ekiple gerekirse tüm ailelerle görüşmek suretiyle taleplerini dinlemek suretiyle böyle bir adım atalım diye de düşünüyoruz. Gereken düzenlemeler buna göre yapılacak. 'NE GEREKİYORSA YAPIYORUZ' Şehit yakınlarımızın yararlandıkları imkanlardan yararlanmaları için ne gerekirse yapıyoruz yapacağız. Başbakanlıkça Soma için bazı suistimallerin önünü kesmek için bunları engellemek için AFAD'ın açmış olduğu yardım kampanyasını başlattık. Bir çok dernekler hemen devreye girdiler. Biz burada bu işi dernekler vesaire belediyeler olmasın istiyoruz. Hepsi AFAD, ki bu iş için kuruldu, bununla tamamıyla yürütelim istedik, ve sadece Soma'ya ait olmak üzere AFAD bu işi yürütecektir. Başbakan yardımcımız Beşir Atalay bey de AFAD'ı bu noktada koordine edecektir. Hesap açılmıştır. Bütün yardımlar tek elde toplanacak. İhtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. '77 MİLYON BİR OLDU' Facia sonrasında milletimiz birbirine farklı kenetlendi. Acıyı yüreğinde hissetti. Soma için seferber oldu. Bazı çok istisnai hadiseler dışında 77 milyon bir olduğunu kardeş olduğunu bu acı olayda tekrar tüm dünyaya gösterdi. Başbakanlık olarak bu büyük facia karşısında 3 gün milli yas ilan ettik. Ayyıldızlı bayraklarımızı yarıya indirdik. Buradan öncelikle Soma faciasının acısını hisseden Soma'daki kardeşlerimize destek sağlayan özellikle de dualarıyla fatihalarıyla yasinleriyle her an Soma'daki kardeşlerimizin yanında olan aziz milletimize teşekkür ediyorum. 'SİYASİ PARTİLERİMİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM' Soma'yı ziyaret eden devlet erkanına teşekkür ediyorum. Meselenin duyulmasından itibaren bu elim faciayla siyasi bakmayı sağduyulu şekilde milletin acısını paylaşan siyasi partilerimize ve temsilcilerine çok çok teşekkür ediyorum. Sorumlu yayıncılık yapan Soma'daki acıyı bir haber nesnesinden çok milletin ortak acısı olarak gören medya kuruluşlarına gazeteci arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Milli takımımıza spor kulüplerimize, derneklere, vakıflara şükranlarımızı sunuyorum. Yurt dışından çok sayıda siyasetçi taziyelerini ilettiler. Bir kısmı telefon etmek suretiyle, bu üzüntümüzü paylaşma durumunda oldular. Bir kısmı sayın Cumhurbaşkanımızı aradılar. Meclis Başkanımızı arayanlar da oldu. Hepsi bu hüznü bizimle paylaştı. 'PUTİN BENİ ARADI' Bizzat bir şeyi vurgulamak istiyorum. Beni arayan dost ve kardeş ülke liderlerine özellikle teşekkür ediyorum. Pakistan bizzat bir gün milli yas ilan etti. Pakistan başbakanı sayın Navaz Şerif, Pencap eyaleti başkanı Şahbaz Şerif bizzat aradı. Katar emiri bizzat aradı. Tekrar tekrar bize manen düşeni yapıyoruz ama madden ne düşüyorsa hazırız diye ısrarla söylediler. Biz teşekkür ettik. Dedik ki şu anda bütün ihtiyaçları giderecek noktadayız. Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin aradı acımızı paylaştı. Her türlü desteğe hazır olduklarını, teknoloji noktasında müşterek neler yapılabilir enerji bakanıma talimat verdim müşterek çalışma içine girebiliriz dediler. Aynı şekilde Bosna Hersek Cumhurbaşkanı da aradılar. Onlar da bildiğiniz gibi sel afetiyle karşı karşıyalar. Orada da ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Sırbistan'da da bir felaket oldu. Sırbistan Başbakanı'na da geçmiş olsun dileklerimi ilettim. NORVEÇ VE İSRAİL'E TEŞEKKÜR Ankara'daki milli gün resepsiyonlarını iptal eden Norveç ve İsrail'e teşekkür ediyorum. Kendi ülkelerinde de bu yası bizimle paylaşan yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de milli yas ilan etti. Orada da bayraklar yarıya indi. KKTC Başbakanı ve Meclis başkanına, Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum. Dünyanın bir çok ülkesi mesajlar göndererek acımızı paylaştılar. Hepsine teşekkür ediyorum. Hatimler tertip eden cenaze namazları kılan dua eden kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum. AKP'nin gençlik kollarını dua programları nedeniyle tebrik ediyor teşekkür ediyorum. 'ŞİMDİ BAZI ŞEYLERİ KONUŞMAYA BAŞLADIK' Tarifi mümkün olmayan bir acı yaşıyoruz. Eşine nadir rastlanan bir facianın yaralarını sarıyoruz. Kaza duyulduğu andan itibaren gayretimizi sağ olarak çıkmalarına sarfettik. Umutlar tükenince cenazeleri çıkarmanın mücadelesi içinde olduk. Biz de sağolsun bazı siyasetçiler de acılar tazeyken, hep birlikte suçlu aramak sorumlu aramak yerine bütünüyle şehit ve yaralı kardeşlerimize yoğunlaştık. Şu anda madende hiç işçimiz kalmadı. Şehitleri ailelerine teslim ettik. Definleri yapıldı. Şimdi bazı şeyleri konuşmaya başladık. 'BUNUN ÜZERİNİ KİMSE ÖRTEMEZ' Soma'ya kazanın ertesi günü yaptığımız ziyarette de söyledik. Bunun üzerini kimse örtemez. Sorumluluğu olan kimse saklanamaz. Burada idari ve adli bütün soruşturmalar yapılacaktır. Bunun takipçisi olacağız. En ince detayına kadar takipçisi olacağız dedik. Sorumlular kimse bizim yetkimiz dahilindeyse biz yargının alanındaysa yargıya teslim suretiyle hesabını soracağız. Herkes gerekli dersleri çıkaracak ve bu can alıcı sorunun üzerine kararlı şekilde gidilecektir. Biz denetimleri sıklaştırmak mevzuaatta eksiklikleri gidermek konusunda kararlı olacağız. Özel sektör ve sendikaların da hassasiyetlerini arttıracaklarına inanıyorum. 'HİÇBİR TESELLİ KANAYAN YÜREKLERE SU SERPMEZ' Ne yaparsak yapalım 301 can geri gelmeyecek. Eşini evladını babasını kardeşini yitiren yüreklerin feryadı dinmeyecek. Hiçbir söz ve temenni kanayan yüreklere su serpemeyecek. Teselli edemeyecek. Ateş tabii ki en başta düştüğü yeri yakar. Milletimizin kahir ekseriyeti tamamı demiyorum evet bu ateşi yüreğinde hissetti. Yaşamadan tecrübe etmeden hiç kimse o sofralarda o yüreklerde oluşan boşluğu anlayamaz. Cenaze defnedilip herkes evine dağıldığında bir vakıa ile karşı karşıyayız. O da ruhlarda esen fırtınayı kimse tahayyül edemez. Rabbime sonsuz kere hamdolsun ki biz bu topraklarda yaşıyoruz. Bu milletim mensubu olarak bin yıllardan süzülüp gelen metanet duygusunu Müslüman olarak biz içimizde hissediyoruz. 'EVLERİMİZDE YAPTIĞIMIZ YEMEKLERİ YAS EVİNE TAŞIYORUZ' Bunu yaşamayanlar da olabilir. O bizim de o kadar derdimiz değil. Biz inancımızdan gelen metanet duygusuyla bunu yaşıyoruz. Büyük acılar yaşamış bir millet olarak belki de her milletten çok dayanışmayı paylaşmayı acıları ortaklaştırmayı biliyoruz. Cenaze evinde ocağın tütmeyeceğini düşünüyor. Evlerimizde yaptığımız yemekleri yas evlerine taşıyoruz. Bizim kültürümüzde bu var. Komşuyla aynı yası tutuyoruz. Komşunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyoruz. Yetimleri kendi evlatlarımızdan ayırmıyoruz. İşte bizi millet yapan da budur. Acıları ortak olanlar millettir. Aynı anda yas tutabilenler millettir. Kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi hissedenler millettir. Aynı acılar için ortak yas tuttuğumuz için milletiz. 'DİCLE'NİN KENARINDA KURDUN KAPTIĞI KOYUN BİLE...' Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı koyun bile benim mesuliyetim altındadır. Bu ülkenin bakanları vekilleri olarak aynı mesuliyet sizin de üzerindedir. 77 milyon içinde nasıl ki sevinenlerin sevinci benim sevincim ise üzülenlerin üzüntüsü de benim üzüntümdür. İnsan bazen gözyaşlarını içine akıtır. İnsan bazen yutkunur. Kendisini sıkar hüznünü içine atar. Genç yaşta ahirete irtihal eden her şehit için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimiz akıttık. Yavrularını ciğerparelerini canlarından birer parçayı ebediyete uğurlayan anne babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de Van'da çatıları çöken insanlar gözümüzün önüne gelince gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de ölen bacımızı, Siirtte kurşunlanan kızlarımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içine akıttık. Burakcan'ımızın öldürüldüğü anı da unutamadık. Zamansız giden kim varsa yutkunduk hüzünlendik yasımızı içimize akıttık. Biz yaşatmanın mücadelesini verenlerden olduk. Bu ülkede en ucuz şey can iken canları kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduk. '12 YIL BOYUNCA GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIK' Canları yaşatmanın mücadelesini verdik. Hem de iyi yaşatmanın mücadelesi içinde olduk. Yollar yaparak konutlar inşa ederek mücadele verdik. Yakın tarihimizde görülmemiş şekilde sağlıkta yatırımlar yaparak, başarı grafiğinde sağlığı birinci sıraya yükselttik devasa yatırımlar yaptık. 30 yıldır canımızdan can koparan gencecik fidanları söküp alan teröre karşı çözüm dedik barış dedik kardeşlik dedik canları yaşatmanın mücadelesi içinde olduk. Sadece yaşatma mücadelesi vermedik, 77 milyon iyi yaşasın huzurlu olsun diye 12 yıl boyunca gece gündüz çalıştık. Her afet faciadan dersler çıkardık ibret aldık. 'EMANETLERİ BİZİM KUTSAL EMANETLERİMİZDİR' Soma'da yaşanan kaza ile hayatlarını yitiren her bir şehit benim öz be öz kardeşimdir. Biz aynı davanın neferleriyiz. Aynı hissiyatın aynı iklimin kardeşleriyiz. Biz onların kömür karalarını onur bildiğimiz için kardeş olduk. Alın terinden tiksinmediğimiz emekçi olmanın ne olduğunu bildiğimiz için anladık. Bize nasıl makarnacı, bidon kafalı dedilerse bizimle birlikte onlara da ne yazık ki aynısını söylediler. Bize nasıl iyi beslenmemiş okumayan cahil kitle dedilerse onlara da bunu söylediler. Biz aynı damarın aynı mahzun anne babaların evlatlarıyız. Her bir kardeşimin yüzündeki kömür karası benim de milletimin de iftihar kaynağıdır. O şehitler nasıl ki annelerinin babalarının evlatlarıysa şimdi artık benim evlatlarımdır sizin evlatlarınızdır 77 milyonun evlatlarıdır. Emanetleri bizim kutsal emanetlerimizdir. Şehit annelerimize babalarına sesleniyorum, siz evlatlarınızı yitirdiniz biliniz ki biz de yitirdik. Sizlerin nasıl yüreği yandıysa aynı derecede bizim de yandı ve yanıyor. 'BU YASI BİRLİKTE TUTACAĞIZ' Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse ocağımıza kor düştü. Yüreğimiz kavruluyor. Bu acıyı birlikte taşıyacağız bu yası birlikte tutacağız. Bu ateş belki sönmeyecek ama sıkıntıları çözmek için ne yapılması gerekiyorsa birlikte yapacağız. Sizin yürek yaranızı sarmak için birlik olacak. Acıyı haffiletmek için birlik olacağız. Biz onlara şehit dedik. Şehit mertebesine yakıştırdık. Ülkesi vatanı için toprağı için ekmeği için rızkı için alınteri döken o kardeşlerimizi biz şehitlik makamında görüyoruz. Biliyoruz ki bizim acizane arzularımızın kıymeti yoktur Rabbime dua ediyorum Ya Rabbi o kardeşlerimizi sen de şehitlerin olarak kabul et diye yalvarıyoruz. Ya Rabbi rahmetinle kuşat cennetinle mükafatlandır diye dua ediyoruz. 301 şehidimizin mekanı cennet olsun inşallah. Yakınlarına bir kez daha sabır ve başsağlığı temenni ediyorum. Yaralı kardeşlerimize şifa temenni ediyorum. 'BİRİLERİ ÇIKIP KİN KUSMAYA BAŞLADI' Başkasının ölümünü kardeşinin ölümünü sinsice pusuda peklemek esfeli safilin diye tarif edilen yani aşağıların en aşağısı bir mertebe olsa gerek. Evet ne acıdır ki biz bu süreçte bunu da yaşadık. Bunu da yaşıyoruz. Daha cenazelerimizi madenden çıkarmadan daha cenazelerimizi toprağa veremeden işte sinsice pusuda bekleyenler esfeli safilin aşağıların en aşağısında olanlar pusularından çıktılar ve kendilerine yakışanı yapmaya başladılar. Millet birbirine kenetlenmişken ortak acıyı sessizce yaşamaya çalışırken içinden yasını tutarken daha ilk anda birileri çıkıp kin kusmaya başladı. Anadolu'da Trakya'da bir acı karşısında bir elem vefat karşısında benim aziz milletim susar. Dişini sıkar. Kinini öfkesini nefretini bir kenara bırakır. Can düşmanı da olsa vefat edene hakkını helal eder duasını okur. Fatihasını Yasinini okur. Boynunu eğip vakarını muhafaza eder. 'SİZİN VİCDANINIZA BETON DÖKÜLMÜŞ BE!' Biz Soma'da tahammül edilemez acısını bastıramayıp feryat edenleri anlıyoruz. Somalı olmayan gönül bağı bulunmayan hatta ve hatta hayatında kömür görmemiş madencinin elini tutmamış hissiyatıyla ortak olmamış o sinsilerin fırsatçılığnı anlamadık ve anlayamayacağız. İlla bu ülkenin bir ferdi olmaya gerek yok. İlla o acıyı hissetmeye de gerek yok. İnsanım diyen böyel bir istismarın sinsiliğin içine girmez. Daha ilk andan itibaren medyada, sosyal medyada akla hayale gelmeyecek yalanlar yayıldı. Neymiş içerde o kadar değil şu kadar işçi varmış. Kazanın sebebi işte şuymuş. Madenin sahbi buymuş. Yardım ekipleri sokulmamış. AK Partililer avukatlara saldırmış. Yok efendim 15 yaşında çocuk suriyelliler çalıştırılıyormuş. İçerde 120 suriyeli işçi öldü üzerlerine beton döküldü diyenler bile çıktı. Yahu asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş be. 'HER TÜRLÜ YALAN VE İFTİRA VAR' Bu kadar ucuzluk haysiyetsizlik olur mu? Neyin peşindesiniz? Neyin fırsatçılığı içindesiniz. 301 kardeşimiz vefat etmiş biz onları içerden çıkarmaya çalışırken biz yas tutarken bunlar buradan siyasi rant devşirmenin gayreti içine giriyor. Her türlü yalan ve iftira var. Alçakça haince davranış var. Yok madenin sahibi AK Partiliymiş. Benim bir yakınımmış. AK Partili diye o madeni ona vermişiz. O malum medya kuruluşları siyasetçiler odaklar 301 şehit üzerinden fırsat devşirmek için avuçlarını ovuşturuyorlar. Gezi olaylarında bir kaç ölüm olsa çok güzel olur diyenler vardı ya, madenden daha fazla şehit çıkması için temennide bulundular. Soma'nın yerini gösterin deseniz gösteremez. Hayatında kömür ocağına inmiş mi? Bunlar kumsallarda dolaşıyor. Ne işi var kömür ocağında. Maden nedir kömür nedir deseniz cevap veremezler. Bunlar evlerine değil kapılarına semtlerine dahi o işçileri yaklaştırmazlar. Ama orada kendileri için rant görüyorlar. Orada istismar edilecek cenazeler cansız bedenler üzerinden sömürülecek fırsat görüyorlar. YILMAZ ÖZDİL'E ÇOK AĞIR BENZETME Çıkmış bir insan müsveddesi Soma'daki madencilerin bizim Manisa mitinglerinde baretleriyle oraya katılışlarını gerekçe göstererek diyor ki, 'Bunlar buna müstahaktır' diyor. Neymiş, sadece zeybek oynarken kendisi diz çökermiş. Ben diyorum ki önce sen patronunun önünde diz çöktüğünü söyle. Paranın önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Şöhret seviyesizlik basitliğin önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Diz çökmezmiş... Sürüngen sürüngendir ayağa kalkamaz ki diz çökebilsin. 'ZAVALLI, KÜÇÜK BEYİNLİ' Birr başkası çıkmışı aynı patronun dalkavuklarından biri. O da diyor ki, ne şehit ne gazi bunlar niyazi... Bu da bu kadar alçak. Bir başka edepsiz bir başka ahlaksız çıkmış bunun bir musibet olduğunu o madencilerin ve bu milletin bunu hak ettiğini söyleyecek kadar şerefini ve insanlığını ayaklar altına alıyor. Niye çünkü Pensilvanya'daki örgüt liderini elebaşı gibi değil haşa mehdi ve mesih gibi görüyor. Ocaklarına ateş düşsün dedi ya, zavallı küçük beyinli, liderinin o bedduasının tuttuğunu ve Somalı madencileri bulduğuna inanıyor. Yazıklar olsun. Bırakın bu toprakları bu dine yaptığınız ahlaksız toplantıdan dolayı yazıklar olsun. İki tane figürana madenci yakını gibi rol yaptırıp dünyaya servis ediyorlar. Bir başka zavallı AKP'ya oy verenler evlat acısı yaşasın diyor. Uluslararası basına da yalan servis ediyorlar. 'BU FIRSATÇILIĞA PABUÇ BIRAKMAYIZ' Beyler bayanlar, biz bu fırsatçılığa pabuç bırakmayız. Biz bu ahlaksızlığa eyvallah demeyiz. Bizim kültürümüzde buna nebbaşlık, mezar soygunculuğu denir. Bunların şehtilerimizin aziz hatırasına dokunmasına müsade etmeyiz. 'YA SEN ORADA ÖLÜVERİRSEN' Bir grup geldi Taner bakanımla görüşmeye. Şu anda bunlar bu parlamentoda. Neymiş ocakta Suriyeliler varmış. İçerde tespit edelim diyor. Adama bak ya. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin enerji bakanı burada Suriyeli falan yok diyor kendi bakanının söylediğine inanmıyor. Kendi girip bulacakmış. Ya sen orada ölüverirsen senin halin ne olacak? Bir de afedersin senin sorumluluğunu mu üstleneceğiz. Tabi bakanım da hayır sokmuyorum sizi hadi güle güle diyor. Bu nasıl bir anlayış. Bunlar bu kadar siyaseti basite indirgediler. haberler.com
Uçan Kuşa Borcu Var
İSA YAZAR - HABERLER EKONOMİ ANKARAHazine Müsteşarlığı’ndan sonra Sosyal Güvenlik Kurumu’nun açıkladığı en borçlu kuruluşlar listesinin başında da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yer aldı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 2,5 milyar liralık bölümü vadesi dolan toplam 5 milyar 742 milyon lira borcu bulunuyor. SGK en yüksek prim borcu bulunan kuruluşları açıkladı. Listenin ilk sırasında 2013 yıl sonu itibarıyla 167 milyon 386 bin lirayla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yer aldı. 2012 yılında da yine listenin başında 118 milyon liralık prim borcuyla yine Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bulunuyordu.Yerel seçimlere sayılı günler kala belediyelerin mali bilançoları da seçmen tarafından merak ediliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre kuruma prim borcu bulunan belediyelerin başında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi geliyor. 2013 verilerine göre belediyenin SGK’ya 167 milyon 386 bin TL borcu var. Her yıl yayınlanan borçlu listesinin bu yıla ilişkin verileri henüz açıklanmadı. Kocaeli Belediyesi, geçmiş yıllarda da borçlu belediyeler listesinde hep başı çekiyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 2012’de 118 milyon TL prim borcu bulunuyordu. Bu tabloya göre her yıl prim borcu artan Kocaeli Belediyesi, işçilerin SSK primlerini yatırmıyor. SGK’nın borç şampiyonu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 2 dönemdir AK Partili İbrahim Karaosmanoğlu tarafından yönetiliyor. Karaosmanoğlu 2004 yılından bu yana Kocaeli Büyükşehir Belediye başkanı.SGK verilerine göre borçlular listesinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ni, 84,8 milyon TL borçla Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi takip ediyor. Şanlıurfa Belediyesi de prim borcu bulunan belediyeler listesinde sürekli ilk sıralarda yer alıyor. Üçüncü sırada ise 56 milyon TL borç ile Kırıkkale Belediyesi var.SGK, her yıl prim borcu bulunan kuruluş ve şirketleri kamuoyuna açıklıyor. Prim borcunu ödemeyen kurumların başında da belediyeler geliyor. Son olarak 150 bin liranın üzerinde borcu bulunanların listesi açıklandı. 9 bin 896 kurum ve şirketin yer aldığı listede ilk 16 sırayı belediyeler kapattı. Bu belediyelerin borç toplamı 700 milyon TL’yi geçiyor. Listede pek çok belediyenin prim borcu ile yer alması dikkat çekiyor. Listede 12 büyükşehir belediyesi yer alıyor.Listedeki diğer büyük prim borçluları şöyle: Trabzon Büyükşehir Belediyesi 14 milyon TL, Van Büyükşehir Belediyesi 13,9 milyon TL, Sakarya Büyükşehir Belediyesi 8,8 milyon TL, Ordu Büyükşehir Belediyesi 5,6 milyon TL, Antalya Büyükşehir Belediyesi 3,4 milyon TL, Mersin Büyükşehir Belediyesi 1,3 milyon TL, Samsun Büyükşehir Belediyesi 980 bin TL, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi 731 bin TL, Erzurum Büyükşehir Belediyesi 630 bin TL ve Ankara Büyükşehir Belediyesi 289 bin TL borç ile listede yer aldı.Listedeki ilk 50 kurumdan 46’sının belediyelerden oluşması belediyelerin ekonomik durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Kimi belediyelerin, prim borçlarını neredeyse hiç ödemedikleri görülüyor. SGK prim borcu bulunan kuruluşlar arasında spor kulüpleri de dikkat çekiyor. 1 milyon 751 bin liralık borcuyla Karşıyaka Gençlik Kulübü en borçlu kulüp.Prim borçluları listesinde özel şirketlerden üniversitelere, spor kulüplerinden belediyelere birçok kuruluş bulunuyor. SGK, prim borcunu tahsil edemediği kuruluşları kamuoyuna deşfire ederek alacaklarını tahsil etmeyi hedefliyor. Prim alacaklarının tahsil edilememesi, sosyal güvenlik açıklarının önemli bir nedeni. Kurum, Bağ-Kur başta olmak üzere prim tahsilatında önemli sıkıntı yaşıyor. Devlet, zaman zaman çıkarılan prim aflarıyla alacaklarını tahsil etme yoluna gidiyor.
İstanbul'da Üçüncü Kez Kadir Topbaş
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı, resmi olmayan sonuçlara göre AK Parti adayı Kadir Topbaş kazandı. Sültüce'deki AK Parti İstanbul İl Başkanlığı binasında gece yarısı açıklama yapan Topbaş, 'kazanan Türkiye, kazanan demokrasi, kazanan İstanbul oldu' dedi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, sandıkların açılmasının ardından yapılan oy tasnifi sonucunda Topbaş, oyların yüzde 48'ini, CHP adayı Mustafa Sarıgül ise yüzde 39,5'ini aldı. Kadir Topbaş, resmi olmayan sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Topbaş, böylece 3 dönem üst üste İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazanmış oldu. AK Parti adayı Kadir Topbaş, 2009'da yapılan seçimde 3 milyon 105 bin 555, CHP ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığında 2 milyon 568 bin 710 oy almıştı. Kadir Topbaş'tan ilk açıklama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti adayı Kadir Topbaş, Sültüce'deki AK Parti İstanbul İl Başkanlığı binasında gece yarısı seçim konuşması yaptı. Salona eşi Özleyiş ve oğlu Ömer Topbaş ile birlikte gelen Topbaş, 'Bir demokrasi yarışını daha geride bıraktık. Kazanan Türkiye, kazanan demokrasi, kazanan İstanbul oldu' şeklinde konuştu. İstanbul'da 3. kez belediye başkalığı koltuğuna oturacağını hatırlatan Kadir Topbaş, 'Bu sonuç şahsıma yeni bir sorumluluk yükledi. Böyle bir onuru yaşarken hizmetlerimizin ardı arkası kesilmeden sürdüreceğiz' dedi. 'Bir yarıştı kazanan İstanbul oldu' Topbaş konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Sandığın verdiği bir mesaj herkesin anlayacağı dilden ortaya çıktı. Milletimiz kendi iradesine ipotek konulmasına müsaade etmedi. Millete güvendik ve önlerine çıktık. Bir yarıştı ve kazanan İstanbul oldu. Bu süreç içerisinde maksadını aşan söylemler varsa bir takım olumsuzluklar varsa geride bırakmasını bilirsek beraberce bir aile, millet olarak nasıl ki Çanakkale'de omuz omuza destanlar yazdıysak yerel yönetimlerle de Türkiye'yi geleceğe taşıyabiliriz' 'Büyük bir ders verdiler' Herkesi sükunete davet eden Kadir Topbaş, 'Zafer milletimizindir. Hizmet kalitemize destek verdiler ve devamlılığımızı istediler. Manipülasyon yapma adına başlatılan tüm çabaların nasıl bozulduğunu görecekler. Neler yaptıysak fayda vermedi, bu millet ezber bozdu diyecekler, kendilerine gelecekler. Bu sonuçlar itibariyle diğer siyasi partiler de kendilerine çeki düzen verecekler. Büyük bir ders verdiler. Umarım ki bütün siyasi partiler bir ders çıkartır' diye konuştu. Topbaş'ın özgeçmişi Artvin'de 1945'te doğan Topbaş, ilk, orta ve lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Topbaş, 1972'de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden, 1974'te Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun oldu. Doktora tezini, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi ve Arkeoloji Bölümü'nde 'Hidiv Kasrı ve Boğaziçi sivil mimarisindeki yeri' konusunda tamamladı. Uzun yıllar serbest mimar olarak çalışan Topbaş, Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı döneminde 1994-1998 yılları arasında danışmanlığını yaptı. Topbaş, danışmanlığı süresince Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı saray, kasır ve tarihi eserlerin restorasyon çalışmalarına katkı sağladı. Kültür Bakanlığı İstanbul 1 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma ve Anıtlar Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Topbaş, bir süre aile şirketlerinin yönetiminde bulundu. Topbaş, 1999'da Beyoğlu belediye başkanlığına seçildi. Bu görevi süresince İstanbul'a model olabilecek 'Güzel Beyoğlu' projesini hayata geçirdi. Mimari projesini çizdiği 'Kentsel Dönüşüm ve Sosyal Rehabilitasyon' çalışmaları kapsamında Kasımpaşa'da Kapalı Spor Salonu Kompleksi, Eğitim ve Sosyal Tesislerini hizmete sundu. Kadir Topbaş, 2004'te yapılan yerel seçimlerde AK Parti'den aday olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçildi. Topbaş, 2009'daki yerel seçimlerde yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Topbaş, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı ile Birleşmiş Milletler Yerel Yönetimler Danışma Kurulu (UNACLA) Başkanlığı, 2015 Birleşmiş Milletler 2015 Sonrası Kalkınma Gündemi Üst Düzey Panel Üyeliği, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCLG) Dünya Başkanlığı görevlerini 2013'te ikinci kez seçilerek sürdürüyor. Kadir Topbaş'ın Bilgi Üniversitesi ile beraber çıkardığı 'Beyoğlu: Kültürleri Buluşturan Kent', TAÇ Vakfı ile birlikte hazırladığı 'Geçmişten Günümüze Beyoğlu I-II' ve 'Anılarda Beyoğlu' isimli eserleri bulunuyor. Mimar ve sanat tarihi doktoru olan Kadir Topbaş, evli ve 3 çocuk babası.CNN Türk | AA